Kürtlerin geleneksel sanatı ve kültürü olan deqi sizlere daha önce anlatmıştım. Anne sütü ve isle yapılan zaman zaman hayvan ödü kullanılan deq, bin yıllardır bedene nakş edilerek bugüne gelmiş. Zaman içinde birçok amaçla yapılmıştır. Antropolog Levi Strauss, dövmelerin yalnızca süs olmadığını belirterek; "Dövmecilik, yalnızca bedene işlenen bir resimden ibaret değildir; aynı zamanda ruha işlenen bütün gelenekleri ve soy felsefesini de yansıtır" değerlendirmesini yapmıştır.
Deqte birçok motifin olması ve her bir motifin bir anlam içermesi ayrıca ne kadar köklü bir kültür olduğunu gösteriyor. Hayvan, bitki, astrolojik motifler, ayna, tarak, makas, insan motifleri gibi.
Deqte en çok kullanılan ve birçok çeşidi olan ayna motifini bugün birlikte inceleyeceğiz. Aynanın çıkış tarihine baktığımızda, insanlık aynayı elle tutulur bir nesne olarak kullanmadan önce su yüzeyleri, parlak taşlar ve ağaç gövdelerinin görüntüyü yansıtma özelliğiyle ayna tarihinin başlangıcını sağlamıştır. Bu başlangıcın ardından ilk insan yapımı aynaların tarihi M.Ö. 7 bin yılıdır. Yapılan arkeolojik kazılarda insanlığın kullandığı ilk ayna; Çatalhöyük’te bulunan parlak obsidyenden yapılmış olan aynadır. Aynaya dair diğer eski kalıntılar ise Mısır’da bulunmuştur. Bu kalıntılar, bir ayna çerçevesine ait olan alçıtaşı ve kayağantaş levhalarıdır. Her ikisi de yaklaşık olarak M.Ö. 4 bin 500 yıllarına ait olan bu parçalar, Mısır’da ElBadari’de bulundu. Aynı zamana ait büyük olasılıkla duvara asmak için delinmiş, yansıtıcı bir taş olan mika da yine Mısır’da bulunmuştur. Mezopotamya topraklarındaki benzer buluntuların bir örneği MS 1. yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Aynanın tarihiyle ilgili ulaşabildiğimiz bilgiler bu yöndedir. Deqteki ayna tabiki biraz daha mistiktir. Toplumların aynaya yüklediği anlamla ilgili biraz araştırma yapacak olursak; her kültürde farklı anlamlar yüklenen ayna, Sümerlerin Gılgamış Destanı’nda kurtarıcılık özelliğiyle ön plana çıkan bir motiftir. Bu destana göre Gılgamış ölümsüzlük iksirini bulmak için yola çıktığında Gemici Urşanabi’ye rastlar. Yanlış yolda olduğunu söyleyen Urşanabi, Gılgamış’a ormana geri dönmesini ve orada yüz yirmi küreği kesip meme şeklinde bir ayna yaparak, kendisine geri getirmesini ister. Bunun üzerine Gılgamış ormana gider ve Urşanabi’nin dediği şekilde aynayı yaparak ona verir. Böylece ikisi gemide bu aynayı kullanarak fırtınalı sularla boğuşurlar. Gemide kullanılan bu kürekler, meme biçimindeki aynalar olarak tasvir edilir. Bunlar güçlü kürekler olduğu için geminin suda yürütülmesinde işlevseldir. Dolayısıyla Sümer mitolojisinde ayna, Gılgamış’ın doğru yola koyulmasında önemli rol oynayan bir araç olarak betimlenir.
Ayna Mısır’da sadece ölümsüzlüğü ifade etmez, o aynı zamanda güzelliği yansıtan bir araçtır. İnsanlar gündelik hayatlarında onu yanlarından ayırmazlar. Bu çerçevede antik Mısır’da eski tanrıçalardan biri olan Hathor ayna ile özdeşleşmiştir. Hathor’a “Altın Bir” ifadesi de yakıştırılır. Altın, nasıl değerli bir madense ayna da o kadar önemlidir. Bu yüzden Tanrıça Hathor için altın veya bronzdan aynalar yaptırılmıştır. Bugün bile Mısır’da aynaların arkasında genellikle Hathor’un resmi vardır. Hathor’un simgesinin bulunduğu aynalar, O’nun Güneş Tanrısı Re ile arasındaki ilişkiyi de yansıtır.
Ayna birçok kültürde farklı anlam ve mitlere sahiptir. Ayna Şamanlarda, bu dünya ile öte taraf arasındaki sınırı ifade eden bir semboldür. Ayrıca o, baktığında şamanın kendi ruhunu görebildiği, gelecekten haber verdiği ruhlar âlemine açılan bir penceredir. Ayna ayrıca bu dünya hakkında bilgiler veren esrarlı bir nesnedir. O, iblisleri veya kötü ruhları ışık saçarak korkutan ve kovan bir araçtır.
Deqte de ayna kendini bilmek ve bulmak anlamına gelmektedir. Birçok çeşidi olan ayna Kürt ve Arap kadınlarının en çok yaptığı motifler arasındadır.