Engelli bireylerin toplumdaki yeri, çoğu zaman göz ardı edilen, görmezden gelinen ve hatta dışlanan bir konu olmuştur. Oysa engellilik, sadece fiziksel ya da zihinsel bir durumdan ibaret değil; aynı zamanda bir insanın toplumsal yapıda nasıl algılandığı ve hangi imkanlardan yararlanabildiğiyle de ilgilidir. Engelli bireyler, toplumsal hayatta önemli bir yer tutmalarına rağmen, büyük bir kısmı hala ayrımcılıkla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Engelli bireylerin karşılaştığı ayrımcılık, sadece fiziksel engellerle sınırlı değil. Okullarda, iş yerlerinde, sosyal yaşamda ve sağlık hizmetlerine erişimde birçok zorlukla karşılaşıyorlar.
Bir engelli birey, okula gitmek ya da bir iş bulmak istediğinde, öncelikle toplumun bu bireylere olan bakış açısıyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bu bakış açısı, engelli bireylerin çoğu zaman "yardıma muhtaç" ya da "farklı" olarak görülmesine yol açıyor. Oysa engelli bireyler, çoğu zaman dışlanmak yerine topluma katkı sağlayabilecek büyük potansiyele sahip bireylerdir. Ancak, toplumdaki bu dar bakış açısı engelleri daha da büyütüyor.
Toplumda engelli bireylerin yaşadığı ayrımcılığı kırmak için ilk adım farkındalık yaratmaktır. Engelli bireylerin sadece fiziksel engelleri değil, toplumsal engelleriyle de başa çıkabilmesi için, toplumun tüm kesimlerinde bu konuda bilinçlenme sağlanmalıdır.
Eğitimde, iş gücü piyasasında ve sosyal hayatta engelli bireylerin haklarına saygı gösterilmeli, eşit fırsatlar sunulmalıdır. Bu, sadece yasalarla değil, toplumsal bir dönüşümle mümkün olabilir. İnsanlar, engelli bireyleri acınacak durumda görmek yerine, onların potansiyellerini fark etmeli ve onları toplumsal hayatta aktif birer birey olarak kabul etmelidir.
Engelli bireylerin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri de fiziksel erişim sorunlarıdır. Birçok kamu binasında, ulaşım araçlarında ya da park alanlarında engelli bireyler için yeterli düzenlemeler yapılmamaktadır. Ancak, erişilebilirlik sadece fiziki engelleri aşmakla ilgili değildir.
Toplumun zihniyetinde de bir dönüşüm gereklidir. Engelli bireylerin hayatlarını sürdürebilmesi için, engelli rampaları ve asansörler gibi fiziki düzenlemeler yeterli değildir. Aynı zamanda engelli bireylerin kendilerini toplumda daha görünür kılabilecekleri bir ortamın sağlanması gerekmektedir. Bu, engelli bireylerin sosyal yaşamda daha fazla yer alabilmesi ve kendi potansiyellerini gerçekleştirebilmesi için şarttır.
Engelli bireylerin karşılaştığı ayrımcılık, çoğu zaman toplumsal cinsiyetle de kesişir. Kadın engelliler, hem cinsiyetlerinden hem de engelliliklerinden dolayı daha fazla dışlanma ve ayrımcılığa uğrarlar. Bu, onlara sadece fiziksel ve psikolojik açıdan engeller yaratmakla kalmaz, aynı zamanda ekonomik, eğitimsel ve sosyal fırsatlarda da büyük bir eşitsizlik doğurur. Engelli kadınların karşılaştığı bu zorluklar, toplumsal yapının köklü eşitsizliklerinden beslenmektedir. Bu nedenle hem engelli olmak hem de kadın olmak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kesişim noktasıdır. Bu sorunu çözebilmek için, hem engelli bireylerin hem de kadınların toplumsal eşitlik için bir arada savunulması gerekmektedir.
Toplumun her bireyi, engelli bireylerin yaşamını daha erişilebilir kılmak için bir şeyler yapabilir. Engelli bireylerin toplumdaki yerini güçlendirmek, onların potansiyellerinin açığa çıkmasını sağlamak, sadece engelli bireylerin değil, tüm toplumun yararına olacaktır. Çünkü toplumsal eşitlik, sadece engelli bireylerin değil, herkesin daha sağlıklı, mutlu ve verimli bir yaşam sürmesine olanak sağlar. Engelli bireylerin karşılaştığı engelleri kaldırmak, sadece onlara değil, tüm topluma fayda sağlar. Toplum, engelli bireyleri acınacak ya da dışlanacak kişiler olarak görmek yerine, onların insan haklarına saygı duyan, eşit haklara sahip bireyler olarak kabul etmelidir.
Engelli bireylerin toplumdaki yeri, sadece onların haklarını savunmakla değil, toplumun tüm kesimlerinin onları kabul etmesi ve eşit fırsatlar sunmasıyla şekillenecektir. Ayrımcılıkla mücadele etmek, engelli bireylerin haklarını korumak değil, toplumun daha adil ve eşitlikçi bir yapıya kavuşmasına da katkıda bulunmaktır. Engelli bireylerin potansiyellerini gerçekleştirebileceği, ayrımcılığın olmadığı bir toplum inşa etmek, engelli bireylerin değil, hepimizin ortak sorumluluğudur.