Bir süre önce paylaşımları ve varlıklarıyla gündemi meşgul eden sosyal medya fenomenleri vardı. Çoğu hakkında davalar açıldı, cezaevinde olanlar, tahliye edilenler dahi var. Yaptığı her hareket ve paylaşımla gündeme oturan bu kişilerin sosyal medyada gösterdikleri son model arabaları ve lüks yaşamlarının elbette bir sonu olacaktı.

Ülkemizde bir yandan geçimini sağlayamadığı, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadığı için intihar eden babalar varken, bazıları çocuklarına aldıkları evleri helikoptere binerek gösteriyorlardı. Bu şahsiyetler ihtişamlı yaşamlarını gözlerimize sokmaktan hiç çekinmiyorlardı. Birçok insan suçsuz olduklarını düşünürken, birçoğu da cezalarını çekmelerini umuyor.

Alın teri ve emekle kazanılan her şey çok değerli ve kıymetlidir. Çalışan ve kazanana saygımız sonsuz. Lâkin emeğin sömürüldüğü ve çok ucuz olduğu bu ülkede ne yazık ki tüm saygı da kolay para kazanan kesimin layığı oldu.

Yunus Emre şöyle der; “Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.”

Bu gözler ayakkabı kutularına para dolduranları da gördü, parasızlıktan sessizce intihar ederek yaşamını yitirenleri de.
Paranın alın teriyle kolay kazanılmadığı, aynı zamanda çok kolay kazanılan platformların olduğu bir dönemden geçiyoruz. 
Adalet tecelli etti mi bilmiyorum ama onlar belki de büyük bir zincirin sadece küçük bir halkasıydı. Adalet yerini bulacaksa bu zincir etraflıca araştırılmalı ve hak yerini bulmalıdır. 

Bu fenomenlerin canlı yayınlarda yaptıkları açıklamalarda hükümete olan yakınlıkları da dikkat çekiyor.

Neye veya kimlere güveniyorlar?

Gündemden hiç düşmeyen bu fenomenler için hükümet de düğmeye basmıştı. Ardı arkası kesilmeyen suçlamalar ve iddialar, hazırlanan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporları, henüz karara varmayan davalar.

Sonuç ne olur bilemeyiz. Ama birçok suçla itham edilen bu şahıslardan birinin hastalığı nedeniyle tahliye edildiğini de gördük. İçeride yatan binlerce hasta tutsak varken bu fenomenin tahliyesi de beni epey şaşırttı. Çıktığı günün ertesi sabahı soluğu Nişantaşı’nda bir kuaförde soluğu alması da hastalığının ciddiyetini (!) kavramamı sağladı. 

İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) son verilerine göre Türkiye cezaevlerinde şu anda yaklaşık 280 bin kişi bulunuyor. Bunlar arasında 457'si ağır olmak üzere 1334 hasta tutsak var. Elbette bu hasta tutsakların hepsinin tahliyesi söz konusu olamaz. İnsanın en temel haklarından olan yaşam hakkının elinden alınmaması için tedaviye ihtiyacı olan tutsaklar için bir çözüm bulunabilir. Ama bunlar suçlu diyebilirsiniz. Emin olun nice suçlar işleyen, kabarık sabıkalarıyla aramızda dolaşan o kadar suçlu vardır ki.

Demem o ki sevgili okurlar; adalet hak ve hukuk herkes için eşit olmalı. Eşit ve adil olmazsa adalete ve hukuka olan güven azalır. Suçlular artar, mağdurlar çoğalır.