Biri bilim insanı, diğeri ise uzman genel cerrah. Her ikisi de mesleğinde başarılı olduğu kadar memleket meselelerine de duyarlı insanlar. Selçuk hoca, Tıp eğitimine Hacettepe Üniversitesi’nde başlayıp Dicle Üniversitesi’nde devam etti. Uzman Genel Cerrah Diyarbakır’da on binlerce kişiye dokunmuştur. Diyarbakır Tabip Odası Başkanlığı yapmıştır.
Ahmet Özer de Hacettepe Üniversitesi’nde “GAP’ın Sosyoekonomik ve Politik Boyutları” çalışması ile doktor unvanını aldı; yüksek lisans ve doktora tezleri kitap olarak yayınlandı. Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde sürdürülen ve merkezi Şanlıurfa’da bulunan GAP Projesi’nde uzman sosyolog olarak çalıştı. Merkezi Diyarbakır’da olan GAP Belediyeler Birliği’nin kuruluşunu gerçekleştirdi, Genel Sekreterliğini ve Yönetim Kurulu üyeliğini yedi yıl yürüttü.
Mersin Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Doçenti oldu. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde profesör oldu. Üniversitede bölüm başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı görevlerinde bulundu. Dördü roman, biri göç konusunu işleyen film senaryosu olmak üzere 38 kitabı bulunuyor.
Her iki hocamızı da yakından tanırım. Bugüne kadar tartışma konusu olmamış saygıdeğer ve çevresine katkıda bulunan iki değerli insan. İkisi de meslek hayatları boyunca yargılanmamış ve cezaevi yüzü görmemiş. Ta ki Belediye Başkanı oluncaya dek.
Selçuk Mızraklı 7 ay başkanlık yaptı 22 Ekim’de tutuklandı. Ahmet Özer yine 7 ay başkanlık yaptı 30 Ekim’de tutuklandı. Hayatlarını bilime adayan ve geldikleri 60’lı yaşlara kadar yargılanmayan bu iki bilim insanı nasıl oluyor da bir kentin yönetiminde icra başı olunca gözaltına alınıp bir gün içince alelacele tutuklama kararı veriliyor. Buradan bile baktığımızda anormal bir durum yok mu? Rektör yardımcılığı veya doktorluk görevini icra ederken hayatlarına dokunulmuyor. Halkın iradesi ile seçilip ‘Başkan’ olunca hayatları değişiyor. 60’ına kadar yargılanmayan 60’ından sonra bir gecede tutuklanmak hayra alamet değil. Bu ülkede başkan olmak zormuş.