Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkılışıyla başlayan süreç, DEM Partililerin Adalet Bakanlığı’na “Öcalan ile görüşme” başvurusuyla devam etti. Kamuoyu merakla görüşmeyi ve sonuçlarını beklerken, sürpriz bir şekilde Suriye’de yeniden başlayan çatışmalarda Esad rejimi çatışmadan Suriye’yi muhalif güçlere teslim etti. 61 yıllık rejim 12 gün içinde sona erdi. DEM Parti-Öcalan görüşmesi ise askıda kaldı.

Yıllardır Suriye’de kalan ve Öcalan’ın üzerlerinde büyük etkisi olduğu Suriye Kürtleri, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı grupların Şam'a girmesi ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ülkeyi terk ettiğinin duyurulmasının ardından, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileri bölgede olağanüstü hal ilan etti. Erdoğan’ın sık, sık dile getirdiği “Sınırımızın güneyinde bir terör devleti istemiyoruz” diye bahsettiği Özerk yönetimler ise konumlarını koruyacaklarını ve savunacaklarını dile 
getiriyor. Önümüzdeki dönemde nelerin yaşanacağı şu anda belirsizliğini koruyor. 

Bir taraftan Öcalan ile özdeşleşen bir Rojava önümüzde duruyor. Diğer taraftan iktidarın Öcalan görüşmesinin tarihinin ne zaman belirleyeceği merak ediliyor. İktidar elinin Suriye’de güçlendikten sonra Öcalan görüşmesinin kabul edileceği varsayımları arasındadır. Askeri ve siyasi kazanımlardan sonra ileride kurulacak masa da daha güçlü görülmek istiyor. 

Geçmiş yıllarda Irak’ın kuzeyinde mücadele eden Kürtlere karşıda güvenlik politikası ön plana çıkmıştı. Geçtiğimiz yıl ise Irak 9 milyar 755 milyon dolar Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı 5’inci ülke oldu. Doğu ve Güneydoğu’dan toplam yapılan ihracat 1 milyar 643 milyon 472 bin dolardır. Diyarbakır’ın ihracatının yarısını Kürdistan Bölgesi ve Irak’a yaptığı da biliniyor. 

Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Rojava’da, siyasal, kültürel ve ekonomik ilişkiler geliştirmesi halinde hem ekonomik, hem siyasal alanda daha da güçlenecek. Yeter ki barış için adımlar atılsın.