Öcalan’ın çağrı metninde silahları gömme ve PKK’nin tasfiyesi üzerine “Ortak vatan”, “Kader birliği” üzerinden başlayan süreçle birlikte barışı içselleştirenler “İhtiyatlı iyimserlik” ile yaklaşırken, bir taraf “Taviz” diğer taraf ise “Teslimiyet” gibi sığ bir tartışmalar yapıldı.
Oysa yeni bir sürecin başlamasında hem devlet hem PKK açısından bunun gerekçeleri vardı. Öcalan çağrı metninde satırlar arasında “Aşırı tekrara düşme” ile 40 yıllık çatışmayı özetlemiştir. Bir gazeteci olarak 40 yıldır bizlerde aynı şeyleri yazarak tekrara düşüyoruz. Çağrı metninde sadece silahlı bir örgüt olması dışında politik ve diplomatik bir aktör olduğunu da göstererek müzakereleri bir stratejiye dönüştürmüştür.
Devlet ise ekonomik, bölgesel ve jeopolitik gelişmeleri değerlendirerek adım atmıştır. Kürt sorunu sadece bölgesel değil dünyanın gündeminde. Dünyada nüfusları kırk milyonu bulan Kürtlerin artık kabına sığmadığının farkında. İşte bu yüzden “Kader birliğinden” yola çıkmıştır. Bu ne taviz ne teslimiyettir. Barışın ayak sesleridir. Şimdi sıra müzakerelerde…
2013yılında başlayan çözüm süreci ile birlikte medya savunma alanlarında tüm ateşkeslere tanıklık yapan gerillalara “Barışı” nasıl değerlendirdiklerini sormuştuk. O gün sorduklarımız bugünü özetliyor gibi.
Asya Çevlik, “Zamanında daha anlamdırabilseydik de savaş bu kadar uzamasaydı. Bu kadar kayıplar yaşanmasaydı. Her iki tarafın da karşılıklı birbirini anlamaya, kendini gözden geçirmeye yönelik bir ihtiyacı olduğu düşüncesi doğuyor insanda.”
Barış gerçekleşirse sene yaparsın; “Tilili çekerim. Halaya dururuz. Memleketime dönmek isterim. Orada yapılacak birçok iş olduğunu biliyorum. Halka faydalı olmak için çabalarım. İlk ziyaret etmek istediğim kişi dedem olur. Dedem orada tek başına köyde kalıyor. Onun da birçok hayali var. Sırf onu görmek için bile olsa dönmek isterim.”
Ruçem Dersim: “Biz halklar arasında ayrım koyamayız. İçimizde Türkiyeli arkadaşlarda var. Hem de azımsanmayacak kadar. Halklar arasında yaşanan sorunlar bir gün mutlaka aşılacaktır. Bunda iddialıyız. Savaşalım diye bir tutumumuz yok. Asıl görev barıştan sonradır. Elinde silah savaşırsın. Ama asıl olan barıştır. Barışı da sağlayacak halkların kendisidir. Bu toplumsal barışı Türk ve Kürt halkı el ele vererek sağlayacaktır. Barış sağlanırsa kadın ve çocukların eğitimi ve onların gelişimi için çalışırım. Barış bir hayal değildir.”
Navdar: “Savaş toplumlara da halklara da bir şey kazandırmaz. Savaşı yapan halk çocuğudur. Evi yıkılan halktır. Barış sürecinde de en çok barışı isteyen halklardır. Savaş bir yere kadardır. Sonsuza kadar sürecek değil. Her savaşın bir barışı vardır. Bence bu savaş çok fazla uzadı. Yeter artık bu savaş. Büyük bedeller ödedik karşılıklı olarak. Bu bedelin ödülü de barış olmalıdır.”