Önce Gaziantep’te sonra Mardin’in Derik ilçesinde katliam gibi trafik kazaları meydana geldi. Her iki kazada 40’ a yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Daha önce de ülkemizde bu gibi kazalar hatta daha da beterleri olmuştur. Fakat çıkarılması gereken dersler ne yazık ki çıkarılmıyor! Peki bu kazalar daha ne kadar meydana gelecek? Mantık bu mantık ise buna benzer kazaların olacağı, dileğimiz bu değil elbette, kesin.

Trafik kazaları kendiliğinden meydana gelmiyor kuşkusuz. Çeşitli nedenleri vardır. Müsebib olan gerçekleri şöyle sıralayabiliriz:

Kazaların yasal, altyapısal, sosyal ve teknik nedenleri vardır. Şimdi bu nedenler üzerine biraz duralım.

Yasal ve altyapısal nedenler doğrudan devleti ve devleti idare eden erki bağlamaktadır. Türkiye’de hala yasal çerçevede bir “Trafik Terörü” kavramından söz edilmemektedir. Hâlbuki birçok demokratik ülkede “Trafik Terörü” diye bir kavram yasal bağlama oturtulmuş ve cezası ağırdır. Ülkemizde trafik kazaları ile insanların ölümüne sebep olanlar çoğu zaman gözaltına alınmıyor bile. Ya da ölen tarafı davacı bile olmuyor, ‘Kazadır, kasti öldürmemiş’ deniyor. Olay bu şekilde de kapatılıyor.

Altyapısal nedenler de devleti bağlamaktadır. Kazaya sebebiyet veren eski yolların tarihe karışması gerekiyor. Son yıllarda Türkiye’de ulaşım alanında inanılmaz aşamalar kaydedildi. Duble yollar, tüneller, köprüler, viyadükler ardı sıra çoğaltılarak hizmete açıldı. Şehirler arası yollar kısaltıldı. Bu, hem maddi tasarruf hem de zamandan kazanımı beraberinde getirdi. Ancak ne yazık ki Derik-Mazıdağı yolu bir AYIP olarak bu arada kaldı, unutuldu. Sonucu da ortaya çıktı ne yazık ki!

Teknik nedenler trafikte araç kullananlar ile yol üstü trafik işaret ve levhaların eksiklerini kapsamaktadır. Araç kullanan sürücüler mutlaka dikkati seyir etmeli ve trafiğe çıkmadan önce aracının bakımı yapmalı, eksikliklerini gidermeli. Derik’teki kazaya bakıldığı zaman teknik nedenlerin de etkili olduğu görülmektedir. Araçların frenlerinin patlaması bunu yeterince ortaya koymaktadır. Bu noktada yeterli bir şekilde trafik denetiminin de yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Sosyal nedenlere gelince…

Bu gruptaki nedenler, beni, seni, onu, bizi hepimizi bağlamaktadır. Bu konuda kazaya veya kazalara yeterli ama haklı bir tepki ortaya konulmamaktadır. Halk arasında şu deyim vardır: Hiçbir sürücü bir karıncayı incitmek istemez, diye. Doğru, aslında hiç kimse insan öldürmek istemez. Öldüren zaten pişman olmuştur. Bu ayrı bir konu, ama eğer sürücü dikkatli davranır, aracının bakımını yaparsa iş bu noktaya gelmeyebilir.

Kaza vuku bulduğu veya bir olay olduğu zaman, mahalde bir anda inanılmaz bir kalabalık oluşuyor. Meraklılardan oluşan bu kalabalığa KURU KALABALIK diyebiliriz. Bu kalabalık her açıdan tehlike saçmaktadır. En başta sağlık ve güvenlik ekiplerinin çalışmasını engellemektedir. Son yıllarda artan akıllı telefonların kullanımı ne yazık ki basın mensuplarının çalışmalarını da olumsuz etkilemektedir. Herkesin elinde bir telefon, görüntüler alınmakta ve resimler çekilmektedir. Hatta kazazedenin hakkını ihlal eden görüntüler de alınmakta ve sosyal medyada paylaşılmaktadır.

Kuru Kalabalıkçılar, çoğu zaman güvenlik ekiplerinin çalışmalarını da sekteye uğratmaktadır. Polisin “DAĞILIN” uyarılarına rağmen dağılmamaktadır. Halbuki bir olayla ilgili ilk önce alınan güvenlik önlemi “DAĞILIN” uyarısıdır. Dağılmayan kalabalığın içerisinde bir kesim gösterdiği mukavemet ile kendisine siyasi bir pay da çıkarmaktadır zaman zaman.

Peki neler yapılmalı?

Elbette devleti yöneten ilgililer ve yetkililer yasal ve altyapısal önlemleri geliştirmeliler. Ama bu gibi durumlarla ilgili sosyal gerçekliğimizi ve sosyal zihniyetimizi değiştirmemiz gerekiyor. Öncelikle olaylara müdahale etmekle sorumlu olan güvenli ve sosyal ekiplere rahat çalışabilmeleri için gerekli kolaylığı sağlamada duyarlılık göstermeliyiz.

Ölen bireyimizin haklarını yasal yollarla aramalıyız, bu konuda bilinç geliştirmeli, farkındalık ve emsal oluşturmalıyız. Yakımızın ölümüne sebep olan sürücü tarafından maddi taleplerde bulunmamalı, teklif edildiğinde reddetmeliyiz.

Ne yazık ki, yukarıda işaret ettiğimiz durum hala toplumumuzda bütün canlığı ile orta yerde durmaktadır. Belki Derik ve Gaziantep kazaları gibi katliamvari kazalarda bu tür durumlar söz konusu değildir ancak münferit kazalarda iddia ettiğimiz durum ne yazık ki VAR.

Ya kafamızı değiştirip çağdaş toplum olma yolunda yürüyeceğiz ya da öyle kalacağız. Tercih sizin!..

Dileriz Gaziantep ve Derik kazalarından gerekli dersi bütün Türkiye çıkarır.

Bitirirken şu soruyu soralım: Acaba Derik-Mazidağı yolu için hiç ödenek çıkarıldı mı? Çıkarıldıysa akıbeti ne oldu? Bu soruların cevabı DDK (Devlet Denetleme Kurulu) devreye girerse ortaya çıkar. Bunun için de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın devreye girmesi gerekmektedir.

Gerek Antep ve gerekse Derik’teki kazalarda yürek yakan bir şekilde yaşamını yitiren kardeşlerimize rahmet, yaralananlara acil şifalar ve ailelerine ve yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyorum.

Saygıyla…