Hava sporuna ilgisi olan bir birey olduğunuzu varsayalım, kendinizi, açılmayacağına emin olduğunuz bir paraşütle bulunduğunuz uçurumdan boşluğa bırakır mıydınız? Cevabınız hayır mı? Öyleyse, sonunda zarar göreceğinizi, yere çakılacağınızı bilmenize rağmen içinde bulunduğunuz o ilişkiye sıkı sarılma ihtiyacınız neden?
İnsan doğası gereği sevme ve sevilme ihtiyacı duyar ve bunu sağlayabileceğine inandığı romantik bir ilişki kurmak ister. Kişinin ilişkiye başlarken temel hedefi kendini geliştirmek ve diğer yarısını bulup yaşamına onunla devam etmektir. Belki de mutluluğa attığına inandığı ilk adımdır bu. Fakat kurulan ilişki eğer toksik, yani zehirli bir ilişki ise kişinin mutlu olma umudu ile çıktığı yol, içinden çıkılamaz bir labirente dönüşür. Peki nedir bu zehirli ilişki?
Zehirli ilişki, partnerlerden birinin diğer partner tarafından sürekli olarak aşağılandığı, sert bir şekilde eleştirildiği, kaba bir üslupla konuştuğu, sözlü veya fiziki şiddete maruz bıraktığı ilişki türüdür. Kişi yaşadığı durumun anormalliğini başta kavrayamaz fakat böylesine zehirli bir bağ kurmak kendisinde uzun vadede kalıcı hasar bırakır. Çünkü toksik ilişkiler, kişinin öz güveni ve öz şefkatini etkilediği kadar fiziksel sağlığına da zarar verebilir.
Bir ilişkide sürekli sağlıksız iletişim deneyimlerinin yaşanması kişiyi diğer ilişkilerinden uzaklaştırabilir, depresif duyguları tetikleyebilir, uyku ve beslenme problemlerinin ortaya çıkmasında etkili olabilir.
Peki bize bu kadar zarar veren o limanda durmakta neden hala ısrarcıyız?
Kişi yoğun istismara uğradığından dolayı kendine olan saygısını ve güvenini yitirmiştir, bırakıp gidebilecek gücü kendisinde göremez ve hatta partnerinin onu bırakıp gitmesinden çekinir. Ya da partnerinin bir soğuk bir sıcak olan gelgitli davranışlarından dolayı ona bağlamıştır ve bunun sevgi olduğunu sanmıştır. Oysaki sevgi içinde saygı, merhamet ve şefkat barındıran çok güçlü bir duygudur ve içerisinde bağımlılığa yer yoktur.
Bu zehirden nasıl arınırım, bu ilişkiden nasıl kurtulurum?
Zehirli bir ilişkiden, zehirleneni kendinden başka kimse kurtaramaz. Yaşadığı durumun normal olmadığını fark etmesiyle başlayan uyanışı, kendi değerinin ne olduğunu hatırlaması ile devam eder. Yaşantısını gözden geçirerek, sevginin şiddetle bağdaştığı noktayı hatırlayıp ona dokunmayı seçmesiyle sona yaklaşır. Ne kadar zehirlenmiş olursa olsun panzehirin kendisinde olduğunu fark etmesiyle kurtulur.
Sıkı sıkıya sarıldığımız, bir gün düzeltebilirim, iyileştirebilirim umuduyla canımızı acıttığımız, “o mutlu olsun” diye kendi mutluluğumuzdan vazgeçtiğimiz o kişinin sadece partneri olduğumuzu hatırlamalıyız. Konunun partnerimiz değil de kendimiz olduğunu görmeliyiz. Neden bunca yükü idare edebilirim sandım? Neden bir başkasının eksiklerini tamamlamayı kendime borç bildim? Ve neden kendimi görmezden geldim? İşte bu soruların cevaplarını verebildiğimizde iyileşme sürecimiz başlamıştır ve ilişki boyunca zehirlenen ruhumuzun arınması gerçekleşmiştir.