Sosyalleşme, insanı bir sosyal sistemin üyesi haline getiren bir süreçtir. Sosyalleşmenin birçok işlevi vardır; Bu görevlerin en önemlisi, bireyi topluma uygun bir üye haline getirmektir.
Sosyalleşme, bireyin belirli bir toplumun, dolayısıyla kültürün üyesi olmayı, gerçek anlamda sosyal ve kültürel bir varlık olmayı ve onun gereklerini büyük ölçüde yerine getirmeyi öğrenmesi sürecine verilen addır. Bu süreçte birey, toplumsal rollerini (işçi, arkadaş, vatandaş, anne, baba) öğrenmenin yanı sıra toplumun norm ve değerlerini de dikkate alarak, toplumun "normal" bir üyesi haline gelir.
Ve bu rollerin gereklerini yerine getirmek. Ancak aynı sosyal çevre, aynı kişiliklere sahip bireylerin oluşmasına yol açmaz. Doğuştan gelen genetik özellikler, bireylerin ait olduğu toplumsal birimlerin özellikleri, bireysel ve toplumsal ilişkilerdeki farklılıklar ve bilinen ve bilinmeyen birçok faktör, toplum bireyleri arasında farklı kişiliklerin ortaya çıkmasına neden olur. Kişilik farklılıkları ise toplumun ayrıntılarıdır. Bir toplum içerisinde bireyler arasında kişilik farklılıkları bulunsa da genel çerçevede bakıldığında bireylerin kişilik özellikleri ve yaşam tarzları benzerdir. Bu da toplumlar arasındaki farklılığın önemli bir nedeni haline gelir.
Toplumsal süreci etkileyen çevre ve birimler yapısal ve işlevsel olarak sabit değildir.
Yani işlevsel olarak da değişirler. Aile kurumu işlevsel değişimler açısından önemli bir örnektir. Aile kurumu, zaman içinde hem nitelik hem de nicelik açısından önemli değişikliklere uğramıştır. Bu değişim, sosyalleşmenin en önemli unsuru olan ailenin bireyin sosyalleşmesi üzerindeki gücünü ve etkisini değiştirmiştir. Çünkü geniş aile yapısının bireyin sosyalleşmesine katkısı, bireyin sosyalleşmesiyle aynı değildir. Çekirdek ailenin etkisi. Ayrıca insanlık tarihinin önemli bir bölümünde var olan okul, sosyalleşme faktörlerinin sayısal olarak artmasının bir örneği olarak da önem kazanmaktadır. Sosyalleşme kavramının karmaşık yapısı çeşitli teorilerin doğmasına yol açmıştır. Sosyalleşmeyi genel olarak ele alırsak, bireylerin topluma uyumu, toplumdaki rolü, beklentileri ve kişilik yapısına odaklanır; Daha spesifik olarak ahlaki gelişim veya ahlaki sosyalleşme olarak görülür. Burada sosyalleşme kavramını açıklamakta önemli görülen teorilere odaklanacağız.
Freud, insan davranışlarının kaynağını bilinçli olarak değil, bilinçaltında aramamız gerektiğini vurguluyor. 20. yüzyılda Freud, bireyin kişiliğinin gelişimini sosyallikle bağlantılı, duygusal açıdan motive edici bir süreç olarak değerlendirir. Bireyin ahlaki gelişimini, bireyin "alt benlik, "ego"su ve "süperego"su arasındaki denge kavramıyla ilişkilendirir. Kişiliğin ilkel dürtü ve arzuları barındıran, bekleyemeyen ve anında tatmini isteyen kısmı "id"dir. Psikolojik bir enerji kaynağıdır ve tüm sisteme enerji verir.
Bulduğu cinsel ve saldırgan dürtülere göre kimliğiyle hareket eder. İd'i kontrol altında tutmaya çalışan ve id'in isteklerini toplum kurallarıyla uyumlu hale getirmeye çalışan birim "ego"dur. Ego rasyoneldir. Ego sıklıkla id ile çatışsa da asıl işlevi id'in arzu ve dürtülerini mümkün olduğu kadar yerine getirmektir. Freud toplumdaki doğru ve yanlışın kaynağını oluşturan bu kısma "süperego" adını verir. Süperego sürekli olarak bireyin davranışlarını filtreler ve ona "Aferin, yaptığın doğru" ya da "Yaptığın yanlış" gibi mesajlar verir. Ego, id ve süperegonun isteklerini yerine getirmeye çalışan bir hizmetkardır. Süperegonun işlevi kişiyi yanlış davranışlardan korumaktır. Freud'a göre çocuğun kalıtsal özelliklerinden kaynaklanan bu durum, daha sonra ebeveynlerin ve çocuğun yakın ilişki içinde olduğu diğer aile üyelerinin etkisiyle gelişir.
Peki işin içine sosyal medya girince bu süreç nasıl olur?
Mills'e göre medya modern toplumsal yaşamın aynasıdır. Berelsan, bu aynanın neyi yansıttığına odaklanıyor. Ona göre belli medyanın belli kişiler üzerinde, belli konularda, belli durumlarda belli etkileri vardır. Kitle iletişiminde iletişim yüz yüze değil, geniş bir grupla gerçekleşir. Kitle iletişimi basitçe haberin, bilginin veya kültürün çeşitli araç ve teknikler kullanılarak insan topluluklarına dağıtılması olarak tanımlanabilir. Günümüzde yaygın medya, gazeteleri, televizyonu, radyoyu ve interneti içermektedir. Ancak günümüzde internet teknolojisinin iletişim sürecine kazandırdığı yeni unsurlardan biri olan sosyal medya, bireylerin eş zamanlı çoklu ve "karşılıklı" etkileşimlerini sürdürmelerine olanak sağlamaktadır. Karşılıklılığın özel bir anlamı vardır ve ilerideki sayfalarda daha detaylı olarak ele alınacaktır. Böylece birey, "karşılıklı olarak" etkileşimde bulunduğu bir bireyle aynı mekân ve zamanı paylaşırken, etkileşimde bulunduğu bireyle farklı bir fiziksel mekânı, aynı zamanı paylaşmaktadır.
Sosyal medya ağları tüm dünyayı sarmaktadır. Bu durum yeni ve yapay bir iletişim ortamı yaratmıştır. Sosyal medya iletişim dünyasını gazete, dergi, radyo ve hatta televizyon gibi geleneksel medyanın okuyucu, dinleyici ve izleyicilerinin öngöremeyeceği ölçüde değiştirmiştir. Günümüzde insanlar telefon ve bilgisayar gibi araçlarla çevrelenmiş durumda, video kitapları, kağıtsız web sayfalarını okuyor, ofislerde çalışıyor ve ikincil ülkelerde olup bitenleri uydu yayınları aracılığıyla izleyebiliyorlar. Sosyal medyada son trend sosyal ağlar olarak Facebook, Twitter, İnstagram vb. Sosyal medyanın yaygın olarak kullanıldığı ve bu ağlara müdahalenin eksik ya da tuhaf algılandığı günümüz dünyasında, bu internet siteleri en yaygın ve en çok kullanılan iletişim araçlarıdır.
Bu iletişim kanalları günlük yaşamda iletişim sorunu yaşayan kişilere kolaylıkla iletişim kurma ve birçok insanla tanışma fırsatı sunmaktadır. Gerçek ortamın iletişimi etkileyen ve sınırlayan garip, utanç verici ve hantal özellikleri, sosyal ağlar evreninde kaybolmakta ve bireyler, duygusal, entelektüel veya değer kısıtlamaları olmaksızın, istedikleri kişiyle, istedikleri şekilde iletişim kurabilmektedir. Dolayısıyla insanlar sosyal ağlarda kendilerini çok rahat bir şekilde ifade edebilmekte ve sanal dünyada kendini ifade etmekte zorlanan, çekingen veya özgüveni yeterli olan kişiler bile kendisi veya hayalindeki kişi olabilmektedir.