Özgür Gündem Gazetesi’nin hikâyesini işleyen film, 90'lı yıllarda gazetenin Diyarbakır bürosunda geçiyor.

Az sayıda idealist gazeteci, OHAL altındaki bölgelerde hiçbir teknolojik imkana başvurmadan "gerçek" gazetecilik yapmaya çalışıyor
Kayıp köylüleri araştıran gazeteciler, "Yüksekova Çetesi" olarak bilinen bir çetenin izlerini keşfeder. Sınır Taburu Komutanı Yarbay Samet Ooulu gibi üst düzey komutanlar ve yerel uyuşturucu kaçakçıları da dahil olmak üzere çetelerin kirli işlerini ifşa etmeye çalışan gazeteciler, çetelerin hedefi ve suç aracı haline geliyor.
Olayı ortaya çıkaran gazeteci Faysal, önce bir tehdit telefonu alır ve ardından infaz edilir. Bu saldırıdan yılmayan gazeteciler olayı araştırmaya devam ediyor ancak bu sefer farklı baskılarla karşı karşıya kalıyorlar.

Gazete şirketleri polisin baskın adı altında sık sık baskın ve tacizine maruz kalırken, OHAL Valisi de Diyarbakır'da gazete dağıtımını yasaklıyor. Gazeteciler sadece haber yazmakla meşgul değil, aynı zamanda bu tür fiziksel ve ruhsal acılara da maruz kalıyorlar. Bazı gazeteciler baskılara dayanamayıp gazetelerdeki işlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Tüm bu baskılar pratik çözümlere yol açıyor. Bu noktada gazete ofis boyu Fırat, yukarıda bahsedilen sorunların üstesinden gelmek için sunduğu pratik çözümlerle öne çıkıyor. Fırat, ilkokul mezunudur. Daktilo kullanmayı kendi kendine öğreniyor, bozuk daktiloları, fotoğraf ve faks makinelerini, kapı zillerini tamir ediyor, gazete dağıtım sorunlarını çözüyor ve aynı zamanda gazeteciliği de öğrenmeye çalışıyor.

 
Fırat, bu açıdan pragmatik bir Kürt aydınını temsil ediyor.
Sedat Yılmaz'ın ilk filmi, basın, gündelik hayat ile siyaset arasındaki etkileşimi konu alan bir siyasal mücadele filmidir. Film, gazetenin 1990'lı yılların başındaki tarihini anlatıyor. Bu tarih, Diyarbakır ofisi ve çalışanlarının karşılaştığı farklı yaklaşımlarla şekilleniyor. Press, tarihsel ve toplumsal arka planı olabildiğince dikkatli bir şekilde anlatmaya çalışmıştır. 90'lı yıllardan günümüze kadar farklı isimlerle, farklı çalışanlarla varlığını sürdürmüştür. Bu çalışma uzun süreli bir toplumsal gerçekçilik öyküsü olarak görülebilir. Ve belki de en önemlisi, günlük hayat ve siyasetle, mesleki meselelerle ve ilişkilerle, ölümle, acıyla ve mizahla eş zamanlı olarak ilgilenirken aynı zamanda karakterlerle ve toplumla ilgilenebilme yeteneği ile birlikte.


Toplumu son derece zor ve sürekli yaşamı tehdit eden durumlar hakkında bilgilendirmeyi esas alan  gazetecilik deneyimini inceleyerek, basının tek boyutlu bir söylemi benimseyerek değil, farklı ve çelişkili tartışma çerçeveleriyle ortaya koyacağı bir Kürt imajı ortaya koymuştur.
Aslında film, gazeteciliği deyim yerindeyse sıfırdan öğrenen genç bir çırağın bakış açısından, her iki gazetecilik tekniğinin de karmaşık ama anlaşılır yapısını tartışıyor. Gazetecilik etiği, ilişkiler, sokak ve siyaset… Sorunu anlamamıza ve barış yaratmamıza yardımcı olan baskı ve direniş stratejilerinden oluşan ve dikkate alınması gereken önemli bir materyaldir. Ödül töreninde konuşan Sedat Yılmaz, "Bu ülkenin sokaklarına barışı getirmek için yeni bir dile ihtiyacımız var" diyerek, "Kürtlerin yaşadıklarını aktarmaya çalıştım” dedi.


 Kürt film alanında son yıllarda hızla gelişiyor ve öncülüğünü Kürt sinemacılar yapıyor. Nasıl ki gazete yayıncısı Özgür Gündem ve ekibinin deneyimi, sayısız insan hakları ihlaline ve sivillerin ölümüne yol açan onlarca yıllık süreci  anlatmaya yetmiyorsa, basın da kesinlikle anlatmaya yetmez. Kürtler tarihleri boyunca toplumsal alanı sorgulamışlardır. Ancak yönetmenin kaygılarını dile getirirken de belirttiği gibi, Kürtlerle birlikte onların deneyimlerini de görmezden gelen ve yok sayan bir tarihin dilini parçalayarak, barış imkânı için mücadele etmeye devam edenlerin kurmaya çabaladığı dile önemli bir katkı sağladığını teslim etmek gerek.