Ütopyalar, "istenilen ütopyalar" ve "korku ütopyaları" olmak üzere ikiye ayrılıyor. Fakat bizler hep güzel ütopyalar hayal ediyoruz. Ütopya; kimine göre gerçekleştirilmesi olanaksız tasarı, kimine göre de bir gün hayal dünyamızda yaratığımız güzel ve ideal şeylere ulaşacağımız.

Aslında ütopyalarımız çocukluk yıllarımızda şekillenmeye başlar ve yaşamımıza yön vererek kendini sistematik hale getirir. Fakat gerçek yaşamda yaşadıklarımız ile ütopyamızdaki düşüncelerimiz hep çatışırlar. Bu da yaşamımızı olumsuz etkilemektedir. Onun için bir filozofun deyimiyle “imkansızı iste fakat gerçekçi olmak gerekir.”

Ütopyalara baktığımızda genelde insan toplumunun nasıl mutlu, huzurlu, güvenli, eşit, adil, demokratik ve özgür olabilirin arayışı içerisinde gelişmiştir. Kutsal kitaplardaki cennet gibi… İyi insanlar işte bu bozulan toplumsal dengeyi düzeltmek için sürekli bir yeni yaşamın nasıl olabileceğinin ütopyasını kurarak farklılık yaratmışlardır.


Fakat dünyadaki kıyım-yıkım ve sindirişler, halkların ütopyalarına darbe vurdu. Gerçekler o kadar etkileyici ve yıkıcı ki, insanı bazen ütopyasız bırakıyor. Sanki ütopyalarımız ölmüş. Sanki bir daha hayal etmeye hakkımız yokmuş gibi. Ruhumuz derin yaralar almış ve bedenimiz parçalanmış gibi. Bir yok oluşu yaşıyormuşuz gibi…

Yunan mitolojisindeki Prometheus ve Zeus’un kavgası gibi. İnsanları her zaman destekleyen Prometheus, Hephaestios’un ocağından çaldığı ateşi insanlara yollar. Prometheus’un, kendisini aldatmasına ve insanlara verdiği cezayı hiçe sayarak onlara yardım etmesine kızan Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağları’na zincirler. Ayrıca bir kartalı da Prometheus’un karaciğerini yemesi üzerine başına musallat eder. Ve kartal her gün Prometheus’un yanına giderek karaciğerini yer.


İşte bizler de böyleyiz. Dünyada öldürmekle, yıkım ve kıyımla her gün karaciğerimizi kartallara yediriyorlar. Bizleri ütopyasız bırakmaya çalışıyorlar.

Ama Prometheus ve Zeus’un hikayesinin devamında şu var; Prometheus’un karaciğeri her gün kartal tarafından yense de ertesi gün kendini yeniliyor. Ve daha sonrasında Prometheus Heracles tarafından kurtarılıyor.


Yani her ne kadar yok edilmek istensek de her gün yeniden doğacağız. Ve ütopyalarımız hiçbir zaman ölmeyecek.