Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 ve ardında 7.6 şiddetinde oluşan ve asrın felaketi olarak kayıtlara geçen depremin yol açtığı yıkım ardından insan arama ve kurtarma çalışmaları devam etmektedir. 8.ci gününe geçen deprem sonrası süreç birçok insan öyküsüne tanıklık etmektedir. Bu öyküler Rukiye, İsmihan, Rabia, Meltem Öğretmen, Muhammed Habip, Abdulkerim Amca ve eşi Senem Teyze, Hedil, Menekşe Teyze vd’nin yaşadıklarından oluşuyor. Adeta kendi kendine seferber olan milletimiz devletimizin ilgili kurum ve kuruluşları ile bir eşgüdüm içerisinde çalışması on binlerce insanımızın kurtulmasına vesile olmuştur. Hala mucizevi olarak nitelendirilen insanlarımız hayata tekrar gerekli tedavinin ardından dönüş yapmaktadır. B ve bu süreç yeni insan öykülerinin yazılmasını beraberinde getirecektir elbette.
Arama ve kurtarma çalışmalarını sürdüren ekiplerin ‘Sesimi Duyan Var mı?’ şeklindeki seslenişi hayata dönüşün ilk işareti olarak sürdürülen fedakârca çalışmaların sembolü olmuştur. Ekipler bu seslenişle enkaz altında kalan ve yaşama bir şekilde tutunmak isteyen insanlarımızla ilk teması sağlamaya çalışmaktadır. Bu sesleniş, bir umut seslenişi, yaşamla ölüm arasındaki gerçeğin simgesi olmuştur. Çalışmalara damga vurmuş olan bu çağrı, cevap alındığı takdirde umutlanan ekiplere bir moral, bir doping olmakta ve çalışmaların daha da hız kazanmasına yol açmaktadır.
Ekiplere moral olan bir başka gerçek de sağ çıkarılan insanların verdikleri bilgi, mesaj ve sözlerdir. Örneğin sağ çıkarılan insanların şuurlarının uzunca bir süre sonra yerinde olması nedeniyle verilen bilgiler bir başka insanın sağ olarak çıkarılmasına yol açmaktadır. Bunun yanında özellikle sağ çıkarılan küçük çocukların sarf ettiği sözler inanılmaz derecede ekiplerde umut olmasına sağlamakta, onların daha da moralli bir şekilde çalışmasını beraberinde getirmektedir. Örneğin çıkarılan bir kız çocuğuna ekipler “Su ister misin?” sorusuna çocuğun “Hayır ben daha muayene olmadım ki!” şeklinde verdiği cevap o zor şartlarda ekiplerin tebessümüne vesile oldu. Yine buna benzer moral sağlayan birçok insandan tepkiler gelmiştir.
Ekipler Umut Tablosunu Oluşturdu
Arama ve kurtarma ekipleri canla başla çalışmalarını sürdürmektedir. Zamanla yarışıyorlar, denmektedir, deniyor. Doğrudur bu, zamanla olan bir yarıştır. Gecikme can kaybı sayısını daha da arttıracaktır ve herkes bu bilinçte. Asker, polis, JAK, AKUT, AFAD, UMKE, 112 Acil Sağlık, Madenciler, İtfaiyeciler ve halkımızdan gönüllü bir şekilde katılanlar, olanaklarını seferber edenler büyük bir özveri ortaya koymaktadır. Bu bir işbirliği aynı zamanda ve bunun sonucunda bir umut tablosu ortaya çıkmıştır. Bu tablo halkımızı fazlasıyla memnun etmektedir. Her biri birer kahraman olan sahadaki ekipleri candan kutluyoruz. Güçlü bir yardımlaşma ve dayanışma duygusu ile hareket eden milletimiz, büyüklüğünü ortaya koydu.
Türkiye, 4:cü Seviyeden yardım alarmı verince, Çin’den, ABD’den, Rusya’dan, Yunanistan’dan, İsrail’den, Almanya’dan, Fransa’dan, Güney Kore’den, Polonya’dan, Litvanya’dan, Ukrayna’dan, Kürdistan Bölgesel Yönetiminden ve dünyanın diğer ülkelerinden gelen arama kurtarma ekipleri geldi. Hepsine insanlık adına candan teşekkür ediyoruz. İleri teknolojik cihazlarıyla onlarca insanımızın sağ olarak enkaz altından çıkarılmasını sağladılar. Özellikle Çin’den gelen ekibin kullandığı ısıya duyarlı cihaz buna örnek olarak gösterilebilir.
Genel Anlamda bölgede hala Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Tahlisiye, MEB, STK’lar ve uluslararası arama kurtarma personelinden oluşan toplam 35.495 arama kurtarma personeli görev yapmaktadır.
Eleştiri Zamanı Değil
Çalışmalar bütün hızıyla sürerken eleştiri odakları hortlanmaya başladı. Özellikle siyasi eleştirilere halkımızın prim vermemesi gerekmektedir. Böyle bir zamanda siyasi rant peşinde olmak hem insani değil hem ahlaki değil.
Organize olmada ve çabuk davranmada ilk gün bazı eksiklikler oldu. Hepimiz bunu gördük ve bunun bilincindeyiz. Önemli olan bu gibi eksiklikleri kimseyi hedef almadan gidermeye çalışmak. Zaten sahada çalışan ekipler bu tür yaklaşımlara kulaklarını tıkamıştı.
Ülke olarak aynı gün 9 saat arayla aynı şiddette iki deprem yaşadı. Ekipler organize olmaya ve cesaretini toplamaya çalışıp müdahalelere başladıktan kısa bir süre sonra aynı şiddette ikinci depremin oluşu moralleri bozduğu gibi cesareti de kısmen kırdı. Hal böyle olunca kısa sürede tekrar organize olup toparlanmaları gecikmeye neden oldu. Elbette bu gecikmenin sonucu da farklı olacaktı.
Yabancı ülkelerin sağladığı desteği görerek övüp, kendi ekiplerimizin çalışmalarını yetersiz gösterme yaklaşımı bir kesimde var ki bu doğru değildir. Örneğin madenciler, JAK ekipleri vs… sahada neler yaptı? Böyle bir yaklaşım onlara ayıp olacaktır. Neden eleştiri zamanı değil dememe şu genel bilgiler, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat Pazartesi saat 4.17'de 7,7; Elbistan ilçesinde saat 13.24'te 7,6 büyüklüğünde deprem olurken, Gaziantep'te de büyüklükleri 6,4 ile 6,5 olan iki deprem meydana gelirken bu depremlerinden ardından 1891 artçı deprem meydana geldi, görmek istemediğimiz gerçeği gözler önüne sermektedir. Bu manzara müdahale eden ve etmek isteyenlerin cesaretini kırdı, morallerini bozdu. Mücavir şehirlerde yardıma gitmek isteyenleri de paniğe soktu, daha doğrusu bu kötü tablo ilk iki gün milletimizi çaresiz bıraktı. Gecikmenin en büyük nedeni bu tabloydu bizce.
Yaraları Hızla İyileştirmek Gerek
Kısa bir süre sonra arama kurtarma çalışmalarının sonuna gelinecek. Zarar gören vatandaşlarımızın yaralarını hızla sarmak gerekiyor. Gerek içerden gerekse dışarıdan gelen yardımların vatandaşlarımıza adil ve şüpheye yer vermeyecek bir şekilde harcanması makul olacaktır. Bundan şüphemiz yoktur zaten. Milletimizin, devleti yönetenlerden beklediği budur. Afetsiz bir ülke temennisiyle…
Saygıyla…