Günaydın Türkiye. Günaydın sevgili okurlarım. 1968 model bir helikopter. Parçaları artık imal edilmiyor. Arızalandığında İran'ın sınırlı koşullarında yapılmaya çalışılıyor. Ve bu helikopter de Amerikan malı, daha doğrusu Amerikan hurdası.

Teknolojik olarak envanterden düşmesi gereken bu helikoptere İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin yanı sıra Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Valisi Malik Rahmeti ve İran lideri Ali Hamaney'in Tebriz Temsilcisi Muhammed Ali Al-i Haşim'i ve diğer devletin yüksek memurları bindiriliyor.
Hem de hava muhalefetinin zirve yaptığı bir günde.


Anlıyor musunuz?

 İran 1979 tarihinden bu yana, yaklaşık 45 yıldır ambargo altında… Medeniyetler kurmuş, medeniyetler yıkmış kadim Pers geleneğinin temsilcisi, 3 bin yıllık devlet geleneğinin temsilcisi İran bugün yerlerde sürünüyor. Ambargonun kapsamı içerisinde telekominikasyon, teknoloji, askeri ve inovatif ürünler her dönemde yer aldı. Bazen ambargonun kapsamı o kadar genişletildi ki, İran’dan petrol ithal eden ülkeler de ambargo kapsamına alında.


Bütün bunlardan sonra Amerika'nın, İsrail'in bir parmağı mı var diyorsunuz?

Sabotaj ihtimaline en sıkı sarılan İran olacaktır. Ne diyecek ki; benim teknolojim yerlerde sürünüyor, ben milyonlarca kalifiye vatandaşımın ülkesini terk etmesine yol açtım, ben savunma sanayinde bir çöplüğe döndüm, ben siyasal İslam’ın deli gömleğiyle kolumu, kanadımı kırdım… Bunları mı diyecek? Elbette demeyecek. Kendisine bu aynayı tutmayacak. Ve elbette bu işte dış güçlerin, israil’in, Amerika’nın parmağı var diyecek.
Rahmetli babamın bir sözü vardı:
“Yahu parmak içinizde.”

Bunu derken genellikle bu denli işlerde parmağı olan FBI'yı, CIA'yi ya da MOSSAD'ı asla aklamak istemiyorum.
Sabotaj mümkün mü? Elbette ki mümkün. Ama benim gördüğüm, mollaların çöplüğe çevirdiği bu köklü medeniyetin sabotaj ipine sıkıca sarılmaktan başka seçeneği kalmamış.
 
Ben aslında beceriksizce, aptalca düzenlenmiş bir helikopter gezisinden bahsediyorum.
Ben aslında tüm devlet ricalinin bir helikoptere bindirilmesinden, İran'ı bu hale düşüren faşizmden, siyasal islam’ın totaliter rejiminden söz ediyorum
 
Ve kimse kusura bakmasın ama
Aklına şu geliyor ben gibilerin;
Özgürlük adına ağzını açan her Kürt'ü sorgusuz sualsiz idam etmek yerine,
İnsanların giyimi kuşamı ile ilgilenip sokak ortasında örneğin Mahsa Amini’yi ölüme terk edeceğinize;  aklın gereği olarak bilimle uğraşıp bir helikopter imal etmeye çalışılması, böyle üzücü bir olayla karşılaşılmaması daha iyi olmaz mıydı?
 
Mahsa Amini 0layı kısaca,
Sakkız'den Tahran'a gelirken başörtüsünü "uygunsuz" bir şekilde takarak İran'ın zorunlu başörtüsü yasasını ihlal ettiği iddiasıyla 13 Eylül 2022 tarihinde Ahlak Polisi tarafından tutuklandı. Görgü tanıklarına göre, Ahlak Polisi görevlileri tarafından ciddi şekilde dövüldü.
Daha sonra fenalaşarak hastaneye kaldırıldı ve üç gün sonra hayatını kaybetti.
16 Eylül 2022'de İran'da başlayan ve 2023'e kadar devam eden, sivil huzursuzluk ve protesto hareketleridir. Protestolar, 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana "ülkenin daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemeyen", hükümete karşı "en büyük meydan okuma" ve "en yaygın isyan" olarak tanımlandı.
Yani devleti yönetmek özgürlük isteyenleri tek celsede karar vererek darağacına çekmek,
İnsanların çağdaş giyimlerine acımasızca müdahale etmek,
 
Ayrıca
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, İran hükümetinin dün İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyetin hayatını kaybettiği helikopter kazası için ABD’den yardım istediğini açıkladı.
ABD'nin "büyük ölçüde lojistik nedenlerle" yardım edemediğini aktardı. 
Ne demekse pek anlamış değilim.
Ve u soruya bir daha ki yazımda yanıt arayacağım.
Soru şu;
Sabotaj mı kaza mı ihmal mi?
Her biri konuşulup tartışılabilir, farklı yorumlar yapılabilir ama ben hukuku, demokrasiyi öldürerek kendini de ölüme mahkûm eden bir ülke görüyorum.
Komşuya geçmiş olsun...
 
                                         
&
 
                                      
Türkiye ne zaman düzelir?
Akıl, Adalet, Saygı, Eğitim ve
Eşitlik anlayışı ülkeye hâkim olduğunda Türkiye gelişir.
 
&
 
Ey Halkım;
Surların etrafını,
Tarihi özelliği olan çevreleri
Özetle
Şehrimizi
Temiz tutalım.
 
&
 
Kulağa hoş gelen sözler
Tarihte çöken ülkeler, parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökmüştür. Ciçero
 
&
 
  Kirveme öğütler
Kirvem;
“Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör,
Duymak istemeyen kadar sağır olamaz.”
İbni Sina
                                       
                                     &
 
Ve yazıma çoğu kez olduğu gibi bir şiirimle son veriyorum.
 ERGENEKON NEDİR
 
Ergenekon nedir? diyorsun, baba;,,
Ergenekon;
16 Şubat 1969 Kanlı Pazardır,
Nurhak Dağlarıdır Oğlum,
 
Ergenekon, Kahramanmaraş'tır,
Sivas'tır,
Çorum'dur.
 
Ergenekon;
Diyarbekir 5 nolu ceza evidir.
Ankara Ulucanlar’dır, Mamak’tır,
İstanbul Bayram Paşadır,
Sağmalcılardır, Metristir, oğlum.
 
Ergenekon;
1977, 1 Mayıs’ıdır,
Ergenekon faili meçhullerdir.
 Sahipsiz mühimmatlardır.
 
Ergenekon;
Ezberlerdir, ezenlerdir...  
                                      RECEP YILMAZ
 
                                                    &
 
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;        
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
Daha da önemlisi,
Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım.
 
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle. 
Dostça kalın.