27 Kasım’dan bu yana Rojava’da işler karışık. Türkiye’nin desteklediği grupların Halep’i geri alma operasyonu, bir anda tüm dünyanın dikkatini bölgenin üzerine çekti.
Yorumcular Suriye’de kurulu düzenin sonunun yaklaştığı konusunda görüş belirtmeye başladılar bile.
Ancak, bu arada sürekli atıfta bulunulan bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı yeniden gündeme geldi. Esasen, karar işlerlik kazanmadığı için kadük oldu denilebilir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık 2015'te oy birliği ile kabul ettiği 2254 sayılı karar, Suriye'de acil bir ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme ulaşılmasını öngörüyor.
Bunun yanı sıra kararda sivil hedeflere yönelik saldırıların acilen son bulması ve Ocak 2016'da siyasi dönüşüme ilişkin bir ateşkes ve resmî görüşmelerin başlatılması isteniyor.
Söz konusu kararda tüm tarafların masa etrafında toplanması salık verildiği halde “terörist” olarak görülen bizim IŞİD olarak kısalttığımız Irak-Şam İslam Devleti ile El-Nusra Cephesi katılımcıların dışında tutuluyor.
Karara göre bu terörist gruplara yönelik saldırı ve savunma amaçlı eylemler devam ederken, geri kalanlar ile sağlanacak olan ateşkesi, bir Birleşmiş Milletler misyonu gözlemleyecek, 6 ay içerisinde, güvenilir, kapsayıcı ve bir mezhebe dayanmayan bir hükûmet oluşturulacak, 18 ay içerisinde ise BM denetimi altında, bağımsız ve adil seçimler gerçekleştirilecek.
Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası bir kuruluşun terörist olarak nitelediği ve Suriye denklemi dışında tuttuğu El Nusra ise Halep saldırılarında başı çeken Heyet Tahrir Şam (HTŞ).
Suriye’de gerçekten denklem son derece girift.
Bir yanda Kürtler, diğer yanda cihadist gruplar. Sahada ABD ve onun liderliğindeki koalisyon, Rusya, İran, Türkiye var. Ve tabii ki İsrail, geri planda gözükmek istese de yeni sürecin en önemli aktörlerinden.
Türkiye’nin desteklediği apaçık ortada olan bu cihadist grupların harekatının sonu Suriye’nin bölünmesine yol açabilir.
Bu bölünme Kürtler’e yeni bir ülke için zemin yaratabilir. Veya en azından Irak Kürdistanı’ndaki gibi bir fiili durum ortaya çıkarabilir.
Sınırımızda “teröristan” kurulmasını istemiyoruz diyen Türkiye, HTŞ ve ÖSO ya da yeni adıyla Suriye Milli Ordusu’na verdiği destek sayesinde bir de bakmışsınız ‘Suriye Kürdistanı’ oluşumunun baş aktörü olur.
Belli mi olur?