Kürtçe konusunda uzman değilim. Bu konuda söz söyleyecek son kişi olduğumu da itiraf etmeliyim. Hatta biraz da utanarak ifade etsem de anadilimi yeniden öğrenmeye çalışıyorum. Ağır asimilasyonun etkisi olsa gerek. Ancak, Kürtçe üzerindeki baskılara uzun yıllardır yerine getirmeye çalıştığım mesleğimde çokça tanıklık ettiğimi açıkça belirtebilirim.
1990’lı yıllar Kürt meselesinin önemli bir boyutunu oluşturan Kürtçe üzerindeki baskıların zirve yaptığı yıllardı.
O önemde dile karşı düşmanlık o kadar ileri boyutta idi ki, çok sefer köy minibüslerinde Kürtçe müzik dinlediği için, asker, korucu veya polis olan bir yolcunun ihbarıyla aracın karakola çekildiği, şoförünün sorgulandığı hattta işkence gördüğü, aracının yüksek para cezalarıyla trafikten men edildiği haberleri yaptığımı biliyorum.
Veya köy düğünlerine yapılan baskın olaylarını çok net hatırlıyorum.
Kürtçenin eğitim dili olması için yürütülen ısrarlı kampanyaların ve direngen taleplerin sonucunda, eğitim dili olmasa da öğretilmesi konusundaki yasal düzenlemeler sırasında, mesela kurs açılacak binanın kapısının bir iki santimetre kısa olması nedeniyle kursun açılmasına engel olunduğunu hatırlıyorum mesela.
Bu baskılar nedeniyle Kürtçe alfabesinde yer alan “w, q ve x” harfleri nedeniyle binlerce yurttaşın nüfus müdürlüklerinden geri döndüklerinin de tanığıyım.
Baskı o kadar yüksek ölçekli idi ki zaman zaman içinde anılan harfler olmadığı halde çocuklarına “Berivan, Baran, Nujin” vp Kürtçe ile belli bir ölçüde özdeş olan isimleri takan yurttaşlar hakkında nüfus müdürlüklerinin suç duyurusunda bulunduklarını da biliyorum.
Hatta bir defasında izlediğim bir davada, bir baba çocuğuna “Berivan” adını taktığı için mahkemelikti. Tesadüfe bakın ki davanın iddianamesini hazırlayan savcının ismi ise “Alparslan” idi. Ve daha da ilginci yargılayan hakimin adı da “Şirvan”dı.
İsimlerin çağrışımlarına bakınca zamanın dili gibi bir davaydı.
Yargı dünyasının benzeri davalarda muhtevadan ne kadar habersiz olduklarının veya duyarsızlıklarının bir başka örneği ise bir başka davada karşımıza çıkmıştı. İddianameyi okuyan savcı, sanığı suçlamak için Irak Kürdistanı'ndaki “Maxmur” kampına sıra geldiğinde “Maksmur” diye seslendirince herkesi gülme krizi tutmuştu,
Neyse uzatmayalım.
Geçenlerde adına “Türkistan” demeye başladıkları Türki cumhuriyetlerin ortak alfabe konusunda anlaştıkları duyuruldu.
Bu yeni alfabeye göre Türkçe alfabeye ek olarak, yeni 5 harf daha eklenecek.
Bu harflerden ikisi yıllardır Kürtçe üzerine baskıların sembolu olmuş “q ve x” harfleri de bulunuyor.
Muhtemelen o alfabede yer alan q ve x harfleri Türk olarak kabul gördü.