Öyle inanıyorum ki; çocukluğu Suriçinde geçmiş her Diyarbakırlının evlerin sokak kapıları üzerindeki şakşako (kapı tokmağı) ile o malum, muzip hatta haylazlık marifeti anısı olmuştur.
Hani kapının şakşakosunu hızla çalıp evsahibinin kapıyı açmasını beklemeden kaçıp görünmeme hâli! Kimileri o haylazlığın bedelini kimlik tespiti sonrası ders mahiyetinde ceza ile de ödemiştir, bilirim.
Kadimliği menkul Suriçinin, koca ortaçağ boyunca gezginler ve şehirlilerce adeta bir dünya olarak dile gelmiş / getirilmiş olduğu elbette biliniyor.
Oysa bugün her bir yanından onlarca kilometre öteler boyunca şehrin çeperlerindeki yerleşkelere yayılan mekânlara baktığımızda, o koca dünya kabul edilen Suriçi ve aslında öyle de olan kadim mekânlar manzumesi; neredeyse avuçiçi kadar…
Diyarbekir, eskisi tabii ki; hepi topu “dört etrafı meteris” misali sur duvarları ile kuşatılı bir alan nihayetinde. Ve değeri bilinmiş ki UNESCO’nun tarihi ve kültürel miras kalıcı listesinde 2015’ten bu yana…
İşte o avuçiçi şehrin, bazalt taş evlerinin harika bazalt taş işçiliğinin yanında, bir de her biri usta ellerce sanatkârane bezenmiş kapıları vardı. Kapıların genel tercihi cevizden olmasıydı. Sonraları iyi kalite ve yüksek ısıda fırınlanmış çam da tercih edilmeye başlandı ya! Cevizin hâli başkaydı.
Diyarbakır'ın eski tarihi evlerinin kapılarının olmazsa olmazı kilit / anahtar sistemiydi. İşte o bazalt taştan yapılan tarihi evlerin ahşap kapılarının kilit sistemi Ermeni usta Miteloglu-Mitelyan tarafından yapılmıştı.
Ermeni usta Miteloglu’nun yaşadığı dönemde, bu kapıların kilit sistemini kendisinden yaklaşık 800 yıl önce Diyarbakır'da yaşamış sibernetik biliminin babası El Cezeri 'nin sanatından öğrendiği ifade edilir.
Diyarbakır Suriçi'ndeki eski bazalt taş evlerin kapıları, evin büyüklüğüne göre, değişebiliyordu. Daha büyük ya da daha küçük, çift kanatlı ya da tek kanatlı kapılar olabiliyordu. Kapılar ahşaptan yapılırdı.
Ve kapıların evin iç tarafında ve kilit sisteminin ekli olmadığı diğer kanadın arkasındaki çengelin bir ucu sabit olarak duvara monte edilir. Çengelin hareketli olan kısmı da, yani ucunda sivri geçme çengel olan kısmı da kapının içeriden arka tarafındaki halka demire geçirilirdi. İçerden bir çeşit güvenlik böyle sağlanırdı.
İşte şehrin yerleşke olarak kendisiyle yaşıt eski evlerinin o kilit sistemi 1900'lü yılların başlarında Diyarbakır'da ünlü bir anahtar ustası olan Ermeni Miteloglu usta tarafından yapılan bir sistemle taçlanmış olur.
Şehrin kuzeydoğu cephesindeki en eski yerleşim yeri Artuklu Sarayının mucit ustabaşı El Cezeri 'nin yaptığı dört şifreli kilit sisteminin 800 yıl sonra uygulayıcısıdır Miteloğlu. Ve o dönem Diyarbekir’den İtalya’ya Diyarbekir kapılarına monte edilen bu anahtar sistemini pazarlayan bir ustadır aynı zamanda Miteloğlu…
Sokak kapıları dışarıdan içeriye doğru açılır. Ve kapıların üzerinde mutlaka biri yukarıda, biri de kapının orta kısmında, yani yetişkin bir insanın göbek hizasına denk gelecek mesafede olan daha küçük bir tokmak (şakşako) olur.
Diyarbekirliler tokmağa “şakşako” der. O şakşakolar çok farklı motiflerde olur. Şakşakoları yapan da yine bir Ermeni demirci ustası Dikran’dır. Bugüne kadar tespit edilen ve yirmi civarındaki şakşako motifinin en iddialı olanları ise güvercin kafası görünümünde olanlardır.
En üstte olan yani büyük olan şakşako çalındığında evdekiler yabancı ya da erkek birinin çaldığını fark ederlerdi. En altta küçük olanı ise ya kadınlar yada çocuklar dokunduğu vakit çaldıkları hissedilirdi. Bugün de halen özellikle suriçinin yeniden restore edilen bazalt taş evleri ve mekanlarında bu kapılar tercih ediliyor.
Şimdi sayıları çok, çok azalsa da imrenerek baktığınız o kapılardan birinin önünden geçerken aman içinizdeki çocukluğu dizginleyip şakşakosunu çalmayın. Hele çalıp hızla kaçarak gözden yitmeyi hiç düşünmeyin. Cezası çocukken yaşadığınızdan çok daha ağır olabilir. Malum şehrin ve sokağın, evlerin sakinleri değişti. Ritüeli hiç bilmeyebilirler…
Foto: Suriçinde şimdi artık yerinde koca bir boş arsa olan ilkokulum Cumhuriyet İlkokulu’nun kapısında…