Geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinin yeni bin yıla devrettiği en önemli, hatta baş problemi adı kitaplara da konu olan “milli mesele”ydi. Her bir şey yenilenir, yeni adlar alırken ve dahi telaffuz edilirken hatta bilcümle sol yayın tedrisattan düşer / düşürülürken “mesele”nin adı Kürt Sorunu’na dönüşmüş / dönüştürülmüştü.

Önceki bin yılın son çeyreğinden yeni bin yılın ilk çeyreğini tamamlayacağımız ilk çeyreğin son yılına girerken kaderin tuhaf tragedyasına bakın ki 1800’lerin ilk çeyreğinden akıp gelen ikiyüz yıllık “çözümsüz” mevzu artık uluslararasılaşmış durumda. Üstelik salt bölgesel aktörlerin müdahilliği ile de sınırlı olmayıp söz ve karar sahibi güçlerin de işin içine girdiği bir süreç artık gündemde.

Ve gidiyor 2024! Ardında çokça konuşulan / konuşulacak olan konu(lar) bırakarak gidiyor. Bir geçmiş yıl muhasebesi yapmaya kalkışırsak yıl içindeki bütün yaşananlar; ekonomi, Gazze, Suriye, önseçimle yerel yönetim seçimleri ve diğerlerini bir yana bırakmayı hak eden mevzu son aya kısmet oldu. Hatta yılın son ayının son haftasına denk geldi.

Malum bir zamanlar idam ipini seçim meydanı malzemesi yapan MHP lideri Devlet Bahçeli, devlet misali muktedir bir dille muhatabını bu kez mecliste konuşma yapmaya davet eder oldu. Bu geride bırakılan yılın kanımca en önemli ve tarihte kayıt altına alınması gereken önemdeki konusuydu.

Ve devamı tabii ki! Onbir yıl önce yaşatılan 34 yoksul Kürt köylüsünün “operasyon hatası” denilerek katledildiği faili meçhuller kervanına indirgenmeye çalışılan Roboski’nin yıldönümüne denk gelen bir tarihte olması da ayrıca altı çizilesi bir noktaydı. Üstelik on yıl önce adına “çözüm süreci” denilen “Dolmabahçe mutabakat”larının Kürt cenahının iki aktörünün yeniden güncellenmesiyle.

Evet, artık siyasetten çekildiğini ifade eden Pervin Buldan ile Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ve “durumumuz kudretlidir” sözünü tekrar eden Öcalan’ın vurgusuyla yakın zamanda yerine kayyım atanan Ahmet Türk yeniden sahada olacak. İşaret edilen Meclis ve siyasi partilerle “çözüm” için görüşecekler…

2025 göründüğü kadarıyla çok hareketli olacak. Yakın günlerde Gabriel Garcia Marquez’in o muhteşem “Yüzyıllık Yalnızlık” kitabından uyarlama sekiz bölümlük dizi halinde yayınlandı. Gabo diyor ki; “Yüzyıllık yalnızlığa mahkûm edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olamazdı...”

Yüzyıllık değil, ikiyüz yıllık yalnızlığa mahkûm edilen bölünmüş parçalanmış bir kavmin, aksine yeni deney fırsatları olmalı. Tam 11 yıl evvel yazdığım bir yazıya “Kürtlerin yüzyıllık yalnızlığının sonu mu” başlığını koymuştum. Belki de artık yalnızlığa son vermenin başlangıcı diyelim.

Üstelik yüz yıl evvel yaşanmış hâla mezar yerleri bile bilinmeyen Şeyh Saîd Kıyamının da yüzüncü yılında “mesele”nin çözümüne dair arayışlar yeniden gündeme otururken…

O sözünü ettiğim yazımın sonunu şöyle bağlamıştım;

“Muktedir, çözümde samimi olmak, sürecin baltalanmaması için şeffaf olmak ve provokasyonların açığa çıkarılması için üzerine gidilmesini sağlamak mecburiyetindedir.

Kürtler ise sükûnetini kaybetmeden yüzyıllık yalnızlıklarının sona erdirilmesi için dost çeperini yeni dönemin diplomasi diliyle taçlandırmak durumundadırlar. Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkûm edilenlerin, maalesef yeni bir deney fırsatı yok. Velev ki, 21. yüzyıl Kürt yüzyılı olacak ise…”

Ne tuhaf, ne tuhaf! Bazen tarih yazılmış bir yazı üzerinden yeniden ve yine yeniden tekerrür ediyor. “Mesele” milli olmaklıktan uluslararasılaşınca mevzuun derinliği de boyut kazanmış oluyor.

Hayli zorlu olacağı aşikâr olsa da; Yeni yılınız barışla taçlansın diliyorum.

Ser sala we pîroz be…