Çok ünlü bir beyit dizesi gibidir Ferit Kam’ın sözleri; “Sağlığında nice ehl-i hünerin, Bir tutam tuz bile yoktur aşına,
Öldürürler evvel ânı açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına!”
Doğrusu Narin Güran cinayeti ve sonrasında deşifre olan köydeki diğer çocuk ölümleri. Ve ülkede yeniden tartışılmaya çalışılıp gündemleşen çocuk ve kadın infazları insanı yukarıdaki dizeleri hatırla(t)maya zorladı.
Üzerinden tam bir ay geçmiş olan ve olası onca cinayet “faili” olma ihtimali üzerinden senaryolar yazılıp sunulan, sonra hızla tedavülden düşürülüp bir başka senaryoya odaklanılan sahiden tuhaf zamanları yaşıyoruz.
8 yaşındaki bir kız çocuğuydu Narin Güran. Eski bir köy (Çulî) olsa da ve hâla köy hukuku işletilse de, şehir Büyükşehir statüsüne dönüştükten sonra mahalle olup imar da girince ekilip biçilen arsaları artık katlar dikilecek, villalar kondurulacak arazilere dönüşüp kıymetlenmiş Tavşantepe mahallesi olmuş bir beldenin çocuğuydu Narin.
Yansıdığı kadarıyla en ince detayına kadar artık bilinen bir infazla katledildi çocuk. Vukuatın hemen akabinde yazdığım yazımda; “Gücü kendinde varsayan ve politik tercihleri nedeniyle muktedir bir dokunulmazlık zırhıyla donatılı olduğunu kabullenen tebaanın; susarak örtbasının kirlenmiş hâlidir yeni bin yılın bir kız çocuğunun katledilmiş bedeni üzerinden travmatik hâli!” demiştim.
Geriye dönüp olanı biteni yeniden kadraja alarak incelediğimizde, cesetle ilk yüzleşme anına döndüğümüzü ifade etmeliyim. Elbirliğiyle üzeri örtbas edilmeye çalışılan bir hâl.
Bir fark var, bu yeni durumda yalnız! Narin Güran’ın mezarı, kendisi bir ‘azize’ olmasa da adeta kutsiyet vaz edilerek türbeye döndürülmeye çalışılan bir mezar ve ad artık Narin Güran.
Doğru mu bu yöneliş! Evet bir yönüyle doğru. Şöyle ki; hiç değilse unutturulmaya çalışılan bir toplu karar infazının kamuoyu nezdinde “hayır unutmayacağız ve buradayız” tavrı. Ki bu tavır önemli.
Öbür yanıyla da eksik bir kutsiyet tavrı. Evet çok değişik kesimlerden mezar ziyaretleri kesintisiz sürüyor. Narin’in okulu Tavşantepe İlköğretim Okulu’nun adının “Narin Güran” olması önerisi bile var.
Ama bu eksiklik şu ki; hâla köy yada mahalle sakinlerinin derin suskunluk hâli sürüyor. Kimseler de aslolanın bu suskunluk hâline işareti deşmek olması gerektiğine pek dokunmaması!
Soru şu bu insanların topyekûn suskunluğunun sırrı ne? Neden suskunluklarını ısrarla sürdürüyorlar? Ya da kim / kimler susmalarını istiyor!
Neden öldürdüler…
Kim / kimler öldürdü…
Niye bu suskunluk hâli…
Başka sorum yok!