Size bir fotoğraf yolluyorum bu yazının ekinde! Fotoğraf arşivimden çıktı. Defalarca dönüp dakikalarca baktım fotoğraf karesine. Şimdilerde adı artık ‘Sur’ ya da ‘Suriçi’ olarak telaffuz edilen o çok çok eski mekânın güneyine denk düşen Mardinkapısının hemen yanı başındaki Hüsrevpaşa Camii’nin komşu mekânı.
Pek çok ünlü şahsiyete beş yıl boyunca emektar olmuş Cumhuriyet İlkokulu’nun eski ahşap kapısı.
Ahşap kapının üzerinde ‘9’ numarası kırmızı boya ile yazılmış. Üç ya da dört kapı aşağısında da bizim ev vardı.
Kapının şakşakosu (tokmağı) sökülmüş. Bu denektir ki artık haldan düşmüşlüğü ve sahipsizliğin kanıtı!
Benim bu fotoğrafım çekilirken ve bir süre öncesinde kapı artık kullanılmadığından iptal edilmişti. Arka iç avluya yeni bir yapı yapıldığından artık istense de kapı kullanılamayacak durumdaydı.
Ama nedense kapı sökülmemiş belki de hatıra olarak kalsın diye oracıkta duruyordu. İyi de etmişler sanki! Hani bizim Kürtçe tabirle; “Aş çûye, şeqşeqo di gerin” (Değirmen gitmiş, hani ya şakıldağı.)
Okulun kuzeye bakan cephesinde hangar kapısı gibi demirden bir kapı yapılmıştı. Ve öğrenciler öğretmenler veliler o kapıdan girip çıkıyordu okula.
Kimler, kimler bu kapıdan o surlu şehrin eski mektebinin rahleyi tedrisinden mezun olmak için girip çıkmamıştı ki!
Fotoğrafa defalarca dönüp baktığımda Kadir İnanır’ın oynadığı ‘Kapı’ filmini anımsadım. Hani yıllar evvel oğluyla beraber köyünde evine yaptığı kapısını yıllar sonra yitik oğlunun kemikleri bir asit kuyusunda bulununca köyüne bir turist gibi dönünce kapıyı yerinde bulamayanın kapının peşine düşme hikâyesi!
Bizim kapı da artık yerinde yok! Kapıdan vaz geçtik mekân da yerinde yok.
Bir zamanlar şehrin meclisteki vekillerinden biri Ermeni Hovsep Kazzazyan’ın malikanesi olup cumhuriyet sonrası Cumhuriyet İlkokulu artık koca ve boş bir arsa…
Şimdiyse ardından bir söz kalsın geriye;
Mirî ê me ye, rehma xwedê lê be…
14 ekim 2024 Diyarbekir / Şeyhmus Diken