Benim, eskilerin “Demokratik Kitle Örgütü”, şimdilerin pek geçer akçe kavramı olarak aslında batının NGO-Non Governmental Organizations’undan çevrilerek “Sivil Toplum Örgütleri” ile tanışmam hayli eskidir. Yani bir nevi sokak deyimiyle “dernekçilik”! Belki de partiler siyasetinin sokaktan kopuk, tümüyle “parlamanter demokrasi” dediğimiz dar alana hapsolmaya / hapsetmesine bir nevi tepkisel varoluş dersem yanlış olmaz.
Sivil toplumculuk serüvenimin detaylarına çok girmeyeyim. Yaklaşık yirmi yıl olmuş, alt başlığı sivil toplum sorunlarını tartışıyor olan “Türkiye’de Sivil Toplum ve Demokrasi” kitabım yayınlanalı. Tabii ki öncesinde bir kitap daha var; metis’te çıkan “Güneydoğu’da Sivil Hayat”. Bir de sonraki var…
Dipnot’ta çıkan “Türkiye’de Sivil Toplum ve Demokrasi” kitabıma isteğimi kırmayarak Fuat Keyman dostum bir önsöz yazmıştı. Dörtyüz sayfalık bir saha çalışması olan kitabın üç sayfalık Fuat Keyman önsözünden yarım sayfalık bir bölüm şöyleydi;
“Türkiye’de Sivil Hayat çalışmasının yazarı dostum Şeyhmus Diken’in önemi ortaya çıkıyor. Eğer hem sivil topluma önem verecek, hem de sivil toplumun sorunları üzerine eğileceksek ve aynı zamanda sivil toplumun Türkiye’nin demokratikleşmesine, adaletli, ekonomik olarak kalkınan ve farklılıkların bir arada yaşadığı bir toplumsal oluşuma dönüşmesine katkı verecek bir "demokratik kurum", bir "aktif vatandaşlık alanı" olduğunu düşünüyorsak, o zaman ilk olarak sivil toplum hakkında birinci el, deneyime ve yorum-bilgisel anlayışa dönük bilgiye gereksinimiz vardır.
“Çalışmalarını içerdiği bilgi ve insani boyutu temelinde çok değerli bulduğum ve okuduğum Şeyhmus Diken, bizim bu gereksinimimize önemli ve etkili bir karşılık vermektedir. Diken, sivil toplum içindeki aktif yaşamı ve deneyimleri, hayata demokratikleşme ve barış içinde birlikte yaşama temelindeki bakışı ve yüksek analitik düşünsel yapısıyla bize öğreneceğimiz, zevkle okuyacağımız ve kendi çalışmalarımızda ve araştırmalarımızda kullanabileceğimiz bir ilk el sivil toplum sosyolojik haritası sunmaktadır.
“Şeyhmus Diken’in Türkiye’de Sivil Hayat çözümlemesi, hem Türkiye’de sivil toplumun nitel anlamda gelişme sürecine, hem de 1900’lü yıllardan beri Türkiye’de çok ciddi ekonomik, siyasi ve kültürel krizlere ve istikrarsızlıklara neden olan devlet-merkezci yönetim anlayışının sivil toplum yoluyla katılımcı demokratik toplum anlayışına dönüştürülmesine ciddi bir katkıda bulunacaktır, ve bu bağlamlarda yapacağımız sivil toplum tartışmasının da temel referans noktalarından birisi olacaktır…”
Sivil topluma dair 47 stk ile yaptığım yüzyüze görüşmelerin ürünü kitabıma o kıymetli analiz-önsözü yazan dostum Fuat Keyman hocayı geçtiğimiz günlerde erken yaşta kaybettik. Ruhu şad olsun. Fuat Keyman iyi bir akademisyen ve sivil toplum alanında da kanon kıymetinde bir şahsiyetti. Eksikliği hep hissedilecek.
Şimdilerde gerilerden bugünlere baktığımızda sivil toplumculuğu sadece basın bildirisi yayınlamak, basın açıklaması yaparak protesto etmek, imza kampanyaları düzenlemek olarak algılayan yaygın bir sivil toplumculuk algısı gelişti son zamanlarda.
Oysa etrafımızda o denli çokça sivilliği tahrip eden, insanın ruhunu zedeleyen-kirleten, yaşamı adeta çekilmez kılan olaylar yaşanıyor ki! Her birimiz ilgi alanımız çerçevesinde bu yaşananların ya mağduru ya da tanığıyız. Bunların yaşanmaması için sivil toplumculuk anlamında ciddi bir örgütlülüğe ve doğru bir bakış açısına ihtiyacımız var.
Sevgili Fuat Keyman’ı uğurlar ve ruhunu şad ederken bir kitap önsözü vesilesiyle yad edeyim istedim…