Herkesin televizyonda her şeyi, her zaman, her yerde izleyebilmesi televizyonu demokratik bir iletişim aracı haline getirir mi? Onaylayabilmek gerekli mi?
Bir kitle iletişim aracı olarak televizyon, görüntü ile gerçeklik arasındaki bağı koparması ve aralarında mesafe yaratması nedeniyle demokratik olmaktan çok konformist bir işlev görmektedir. İşlevi, gerçekliği görüntüler aracılığıyla aktarmak, göstermekten ziyade yalıtmaktır. Televizyon bu sayede görüleni, görüntüyü doğal hale getiriyor. Fotoğrafların gerçeklikle pek alakası yok.
20. yüzyılın en önemli Fransız sosyologlarından biri olan Pierre Bourdieu, Bourdieu'nun “Televizyon Üzerine” kitabı bir giriş, iki bölüm ve bir ekten oluşan 102 sayfalık bir kitaptır. Birinci bölüm “Set ve Sahne Arkası”, ikinci bölüm ise “Görünmez Yapılar ve Etkileri” başlığını taşıyor. Ek gazetecilik egemenliğidir. İçerik listesi şu şekilde görünmelidir:
Kitap bölümleri konu başlıklarına da ayrılmıştır. Bu başlıklar sadece sistematik olarak Bourdieu'nun yazılarının derinliğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda kitabın anlaşılmasını kolaylaştırıyor ve konunun hedefe yönelik tartışılmasına olanak tanıyor. Ayrıca kitap okuyucu merkezli olup medya ve gazetecilik alanlarına özgü yöntemlerle zengin bir içerik sunmaktadır. Bourdieu'nun işaret ettiği gibi televizyonda derin analiz eleştirel bir tutumu gerektirir. Bu eleştirel bakış açısı kitabın sonuna kadar devam ediyor. Bu kitap dilsel ve söylemsel bir tutarlılığa sahiptir ve görünüşte kafa karıştırıcı olan akışları birleştiren bir ifade sunmayı kesinlikle başarmaktadır.