Türkiye'deki sol hareketlerin gerçekçi olan ve gerçekçi olmayan analiz ve önerileri bağlamında karşılaştırılması, muhakkak öncesinde solun Türkiye'deki tarihsel seyrim irdelemeyi gerektirecektir.
Türk Siyasal Tarihinde yıllardır süregelen Türkiye'de bir sol gelenek var mıdır, var ise bu gelenek köklerini nereye dayandırmıştır? Solun icra tarzı ne şekilde biçimlenmiştir ?Kemalizm şemsiyesi altında bir ideoloji olmanın ötesine geçebilmesi için ne tür bölünmeler geçirmiştir ve bu bölünmelerin ana eksenlerini şekillendiren unsurlar neler olmuştur ? Batıcılık ve uygarlaşma hevesleri solun ilk doğum sancıları mıdır?
Tarzında onlarca ve hatta yüzlerce soruya ram bir gelenektir sol Türkiye'de. Bu sorular, sol ideolojiye yön vermesi açısından şekilse 1 mahiyette olmakla birlikte bir de. fiilde solun yön verme biçimiyle ilgili epeyce soru ve tahlil mevcuttur literatürde. Tepeden inmeci toplum mühendisliği usulünü benimsemiş ve bu doğrultuda topluma yeni temayüller getirme rolünü aşın üstlenerek yeni bir toplumu inşa eden 'kahraman' olarak tezahür etmiş onlarca sol hareket olmakla birlikte, tabandan tepeye tartışmaları da özellikle solun Türkiye'deki son yıllarında yerini almıştır.
Ama Türkiye'de filizlenen tüm diğer ideoloji yansımaları gibi sol da genel itibarda toplumu 'soyut' bir mefhum olarak ele almış ve gerçekleştirdiği olumlu/olumsuz tüm projelerde bu soyutlamanın negatif sonuçlarıyla yüzleşmek durumunda kalmıştır. Türkiye'deki sol hareketleri gerçekçilikleri hususunda karşılaştırmadan evvel yapmış olduğum bu hızlandırılmış genel durum analizine son olarak solun 'marjinal' olma halini de ekleyeceğim. Bu doğrultuda Murat Belge’nin marjinal konusundaki fikirlerine değinmek konuya açıklık kazandıracaktır. Murat Belge'ye göre marjinal olmanın ya da olmamanın tek ölçüsü fikri savunanların sayıca azlığı veya çokluğu değildir. Fikrin kendisinin özelliğidir. Nitekim.
Belge, geçenyüzyılda az sayıda insandan oluşan bir Hiristiyan tarikatının, diledikleri gibi yaşamak üzere Yeni dünyaya göçüp orada bir komün kurmasından sözeder. Lakın tarikatın başlıca inancı kadın-erkek cinsel ilişkisinin kötülüğüdür. Böylece hepsi erkek olan tarikat üyeleri zamanla ölür ve komün yokolur. Murat Belge burada, taraftarları değil, kendisi marjinal kalmış bir fikrin muhakkak son bulacağına dair bir örnek vermiştir.
Karşılaştırmasını yapacağım Türkiye'deki sol hareketleri tüm bu sorular ve marjinallik potasından geçireceğim muhakkaktır. Dolayısıyla benim açımdan gerçekçi olmayanlar bu potada erimiş, gerçekçi olanlar ise bu potadan bir şekilde geçmiş sol örgütlerdir. Daha somut bir biçimde ifa edecek olursam; her ideoloji gibi sol da. farklı değer ve yargıları kendi mantığına eklemleyebilir, bu doğrultuda fikir ve eylemler inşaa edebilir ama bu eklemleme ve inşaa sürecinde kullanmış olduğu mctodlar yahut kullanmaya niyetlendikleri aygıtlar, onları gerçekçi olmaya yahut gerçekçilikten uzaklaştırmaya sebep metod ve aygıtlardır. Örneğin TİP. kendi tarihsel koşullarında ele alındığında gerçekçi olmaya en yakın partilerden bindir kanaatimce. Türkiye'deki siyasi bunalımlar, ekonomik krizler. Sanayileşmenin getirdiği aşın göç hareketleri zemininde Türk Siyasal Hayatı'na nefes aldıracak bir nitelikte sundu kendini siyasi mecraya.
Artun Ünsa'lın deyimiyle: Kurucuları bakımından, Türkiye'de gerçek anlamda sosyalist olsun veya olmasınlar, sendikacılar tarafından kurulmuş ilk sıyası partiydi. Emekçi yığınların savunucusu olduğunu ileri suren tek partiydi. Ama en mühimi TİP çoğulcu demokrasinin temel kurumlarınınvarlığının korunmasından yanaydı ve programı bu strateji üzerine kuruluydu. Mehmet Ali Aybar'ın Şan sinemasındaki açık toplantısını açtığı konuşma metninde. Türkiye’nin içinde olduğu buhrandan çıkma yoluolarak planlı ve karma ekonomi sistemini dile getirmesi, otoriteyi 'emekten yana olmaya" davet edişi ve demokrasiyi tanımlarken; demokrasinin hümyet ve eşitlik rejimi olduğunu ama yalnız mutlu bir azınlığın değil bütün vatandaşların fikri ve bedeni melekelerim yettiği kadar geliştirebilmek imkanına bu demokrasi tanımında malik olması gerektiğinin altını çizmesi, günümüz politik argümanlarında dahi gerçekçi sayılabilecek mevzulardır. Konu incelememiz sınırlı olduğundan çok fazla ayrıntıya girmeden gerçekçilikten uzak bir Sol Partiyle devam edeceğim. TİP'ten çok bağımsız olmamasıyla birlikte gerçekçilik açısından olumsuz vasfıyla nitelendireceğim Mihri Belli hareketidir. MihriBelli'nin o dönemin dünya MarxistliteratüründenStalinin çıkarılması çalışmalarından bihaber bir biçimde Türk Siyasal Hayatında Stalinist bir çizgi izlemesi, demokratik mücadeleden bir sonuç alınamayacağına dair fikirleri, sol yanlısı bir askeri darbe isteği ve milli demokratik devrim kavramsallaştırması bana gerçekçilikten oldukça uzak gözükmektedir. Elbette kendi döneminin tarihsel realitesini ve ordudaki çalkantılı süreci göz önünde bulunduruyorum. 12 Mart muhtırasının ardından istifa eden Demirci hükümetinin yerine gelen Nihat Erim hükümetinin, dönemin solcularına yaptığı baskılar ve ordudaki tasfiye süreci Mihri Belli’nin Milli Demokratik Devrim tezinin asker sivil aydın zümre görüşünü desteklese de Türkiye'de askeri darbe sonucu devrimcilik yapma isteğini doğrulayacak güçte bir destek değildi bu. Öte yandan sosyalist devrim ve milli demokratik devrim görüşünü öyle bir zeminde bile tutarlı bulmuyorum. Çünkü o dönemin Türkiyesi'nde işçi sınıfını anti-kapitalist hedeflerden tavız vermeye zorlayacak ilerici, anti-emperyalist- anti-feodal bir burjuvazi yok. Nail Satlıgan'ın ifadesiyle: burjuvazi ve kemal İzm baştan beri hem emperyalizmle hem de feodalizmile ittifak halindeydi. Nlihn Belli nin Atatürk'ün demokratik bir devrim yarattığına dair inancı yine kanaatimce gerçekçilikten uzaktır ve Avybar- Arenoportünizmi başlığı altında Aybar'ın demokratik yollarla bir zemin elde etme arayışını eleştiren Belli, yine aynı metinde Leninist bir taviz geleneceğinden geldiğini öne sürerek ' Bazı durumlarda eğer sosyalizm kazançlı çıkacaksa, kısa vadede düşmanın kazancı gibi görünen bazı tavizler verilebilir.' cümlesini kurmuştur. Dolayısıyla Mihri Belli'nin Aybar'ın bu tavizleri demokratik yollardan vermeyi seçmesini oportünizm olarak ele alması enteresandır. Yine detaylarıyla tartışılması gerekilen bir mevzu olduğundan ve buna imkan bulamadığımdan bu konuyu burada sonlandıracağım.
Türkiye’deki sol hareketler bağlamında gerçekçi olmaya en yakın bulduğum bir diğer hareket ÖDP hareketidir. Ufak Aras bir demecinde der ki; Türkiye'deki insanlar hep gardlarını koruyarak yaşamaya alıştırılmışlar, insanların gardlarını rahatça indirecekleri bir Türkiye için varız biz.' Ufuk Uras'ın 'gard' dediği olgunun günümüz Türkiye'sinde hâlâ geçerli olduğunu ve gitgide artan bir düzeyde insanların gardlara sarılmaya mecbur hissettikleri bir Türkiye'de bana ÖDP geleneği oldukça gerçekçi gelmektedir. ÖDP'nin 1997'nın Ekiminde düzenlediği Olağan dayanışma konferansındaki kararlan detaylı incelediğimde Türk siyasal hayatından neşet ettiğim okumalar neticesinde özümsediğim gerçeklik tanımım ile hayli uyuşmaktadır. Vesayet rejiminin yıllarca hem kemalizm ve hem de sol şemsiyesi altında hüküm sürdüğü bir Türk siyasal tarihinde, sol bir hareketin, toplumu kuşatan ve baskı altına alan, militarizme karşı köklü bir mücadele yürütülmeksizin ve geniş yığınlar arasında bu doğrultuda bir bilinç oluşturulmaksızın elde edilen kazanımların kalıcıolmayacağından hareketle ilerlemesi ve kongre kararlarını bu doğrultuda devanı ettirmesi kanaatimce ancak gerçekliğe uygun vc yakın bir sol hareketin işlevidir. Kongre kararlarında kendi bakış açımla uyuşmayan bir maddeye rastlamamakla birlikte. Ufuk Uras'ın pratik siyasette kapatılan insan haklan demeklerinin daima yanında yer alışı, birçok konuşmasında mağdur ve madun onlarca insana hitab edişi beni ÖDP'ningerçekliğe yakın oluşuna ziyadesiyle ikna etmiştir. Bir konuşmasında ' Burada düşünceye özgürlük isteyen, bu yolda mücadele eden, ceza yiyen, yazı yazan, hapis yatan Işık Yurtçulara. İsmail Beşikçilere selam yolluyoruz.' der. bu seslenişi popülist bir söylem olarak algılanma ihtimalinin ötesinde benim dünyamda Türkiye'deki pek çok sol hareketin genel itibarda daima 'soyut bir toplum' tahayyülü üzerindeki inşaası söz konusu olduğundan, iki mağdur ve madun kimliğin ismine selam yollaması, pratik siyasette demokratik değerlere hakikaten önem veren bir parti temsiliyetiyle karşı karşıya getirir.
Özetle, Türk siyasal tarihinde sol hareketler çok yönlü teorik altyapı ve fiili düzende olmakla birlikte bu hareketlerden bazıları kısmen gerçeğe daha yakın, bazıları demokratik dünya düzeninde yer edinmeyecek niteliktedir. Karşılaştırmalı bir temelde gayet sınırlandırılmış bir zeminde konuyu ele almaya çalıştım.