Son dönemde sıkça tartışılan ve hatta gündem olan, Devlet Bahçeli’nin DEM’li Eş Genel Başkanlar ile tokalaşması… Ardından, “Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajı, uzattığım el, 'Gelin Türkiye partisi olun' teklifidir'' açıklamasını Cumhurbaşkanı da, Bahçeli’yi destekleyerek, “Milletimizin faydasına olacak hiçbir diyalogdan kaçınmayız.
85 milyonun kardeşliği açısından değerli buluyoruz. Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını umut ediyoruz” açıklaması gündeme bomba gibi düştü. İsrail’in savaşı bölgeye yayma riskiyle birlikte, farklı anlamlar yüklenmeye başlandı.
Cumhur İttifakı’nın kurdukları cümlenin içinde, ‘Türkiye partisi olmak’ ve ‘85 milyonun kardeşliği’ duygulara hitap eden kulağa hoş gelen sihirli kelimeler gibi. Göndermede bulunduğu bu kelimelerin muhatabı DEM Parti.
Bahçeli’nin “Gelin Türkiye partisi olun” sözlerinden yola çıkarsak, Bahçeli’nin MHP’si Türklük ideolojisi üzerinden siyaset yapan bir parti. DEM Parti ise kendi içinde temsiliyetleri bulunduran (Süryani, Ermeni, Kürt, Türk. Arap, Roman, engelli vs) ile halkların ve inançların temsil edildiği bir siyasi parti. Eş Genel Başkanları da Kürt ve Arap Alevi.
Bu fotoğrafa baktığımızda diğer siyasi partilerden farklı olarak Türkiye Partisi olduğunu ortaya koyuyor. Hatta, Türkiye Partisi olmakla bazı Kürt siyasetçilerin eleştirilerine hedef oluyorlar. Tartışmalara neden oluyor.
85 milyonun kardeşliğinden bahsediliyor, ama Kürtçe türkü söyleyenlerin, halay çekenlerin gözaltına alındığı, Kürde küfür etmenin serbest olduğu, cezasızlık politikasının devam ettiği bir siyasi ortamda, ’85 milyonun kardeşliği’ ne kadar inandırıcı olur!
Biz, bu açıklamalara bir anlam yüklemek istiyorsak eğer, öncelikle AİHM kararına rağmen serbest bırakılmayan Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, yerine kayyum atanarak tutuklanan Belediye Başkanları, Kürt siyasetçiler özgürlüklerine kavuşmalı. Kürt dili önündeki engeller kaldırılmalı.
Bunun aksi ise bize ‘Türkiye Partisi olmak’ ve ’85 milyonun kardeşliği’ ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ diye bir atasözünü hatırlatıyor.