Toplumda Diyarbakır denilince akla son derece dinamik siyasi çeşitliliği ile sadece bölgesel değil, ulusal anlamda da Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olması geliyor.
Siyasi partiler ve liderler, şehrin bu yapısını göz önünde bulundurarak bir strateji geliştiriyor. Çünkü Diyarbakır, aynı zamanda kozmopolit yapısı sayesinde insanları bir arada tutabilen bir şehir.
Bu da yerel seçimlerden, ulusal politikaya kadar her seviyede Türkiye’nin siyasi nabzını oluşturuyor.
ANAP eski lideri Mesut Yılmaz “AB'ye giden yolun Diyarbakır'dan geçtiğini” söylemiş,
Veyahut eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal da barışın sesinin burada yükseleceğinden bahsetmişti.
Siyasi liderlerin yaptığı bu benzetme aslında Diyarbakır’ın siyaseten ne kadar önemli bir merkez olduğunun göstergesidir.
Son yıllarda Diyarbakır, siyasi ve toplumsal dönüşümün bir parçası olarak, geçmişteki yaralarını sarmaya ve yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor.
Nitekim 10 yıl önce Diyarbakır’da yaşanan hendek olayları gündem olurken, bugün ise değişim ve yeniden yükselen o sokaklarda siyasi ve tarihi bir süreci değerlendiriyor.
Ve bu süreçler değerlendirilirken Diyarbakır’ın topluma da kucak açan sıcacık misafirperverliğiyle karşılaşıyorlar.
Newroz deklarasyonun açıklandığı ilk şehir olan Diyarbakır’da şenlik halaylarıyla baharı karşılayan ilk ateş yakıldı bile.
İlber Ortaylı’nın dediği gibi “yürümeden, çarşısına karışmadan bir şehri anlamak mümkün değildir.”
Geçmişten gelen zengin kültürel mirasını, çeşitliliğini ve toplumsal dinamiklerini bir arada tutarak siyasi anlamda önemli bir denge noktası oluşturan Diyarbakır’ı anlamak bu doğrultuda çok önemlidir.