Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısından sonra oluşan belirsizlikler kamuoyunda kendini göstermeye devam ediyor
Ceren Akyıl
Aslında mektupta tüm grupların silah bırakması ve PKK’nin kendini feshi çağrısı yeterince açık.
Katılım sağladığım basın toplantıları, çalıştaylar, özel röportajlar ve kamuoyunda genel olarak olumlu bir yaklaşım hakim. Ancak aynı zamanda ‘şimdi nasıl olacak’ kaygısı da taşıyor.
Bu kaygının olması olağan bir durumdur. Çünkü 40 yıldır süregelen bir dönemde birçok kez ateşkes yapılmış fakat hiçbiri tamamıyla uygulanmamıştı. Bu çağrıyla birlikte gözler PKK ve diğer grupların yapılanmasına çevrildi
DEM’lilere yöneltilen ‘Bu Çağrı YPG’yi, Kuzey ve Doğu Suriye’yi Kapsıyor mu’ sorusuna cevap olarak mektupta YPG ve Suriye’nin Kuzey’i ile ilgili ifadelere yer verilmediği söylendi. Tüm gruplar aynı çatı altındaki yapılanma içinde değil miydi zaten?
PKK yeniden ateşkes ilan etti peki diğer gruplar nasıl bir strateji uygulayacak?
Orada silah bırakıldı diyelim. Silah bırakan nereye gidecek?
Nasıl yapacak?
Nitekim İmralı Heyetinin eşit yurttaşlık temelinde hukuki güvence, yasal statü istemesi vatandaşlık ve kimlik anlayışı çerçevesinin tartışmalarını oluşturuyor
1990’lı yıllarda bu sorunu derinden yaşayan Kürt halkında ‘bize kim sahip çıkacak’ duygusu yaratıyor.
Daha önce de yaşanan, belirsizliklerin hüküm sürdüğü sürece olumlu yaklaşıp iyi niyette bulunmakla kalıcı barış sağlanmaz biraz gerçekçi olalım.
Çağrı yapılarak sadece bir adım atıldı, DEM yeni yol haritasını çizdi, umut halini seven halk için gözler 17 Mart İmralı Heyeti-Ak Parti-MHP görüşmesinde..