Geçtiğimiz günlerde işe gitmeden önce sıradan bir market alışverişi yaparken şahit olduğum bir olay beni derinden sarstı.
Raflar arasında dolaşırken, sırt çantalı iki kız çocuğu içeri girdi.
Yaşları en fazla 12 ya da 13’tü.
Muhtemelen okula gitmeden önce benim gibi atıştırmalık şeyler alacaklarını düşündüm.
Ve sonra hiç beklemediğim o cümleyi duydum:
“Abi açık sigara verir misiniz”?
Market sahibinin yüzünde ne bir şaşkınlık ne de tereddüt vardı.
Sanki bu talep, her gün aldığı sıradan bir siparişmiş gibi bir duruş sergiledi.
Kendi kendime “vermez herhalde ya” diye düşünürken çocuklara 2 tane açık sigara verdi.
O an, okul saatinden önce böyle bir eyleme teşebbüs eden kızlara bir şey diyemedim.
Ne desem doğru veya yanlış olur?
“Bana düşer mi” diye düşünürken kızlar sigaralarını yakıp çıktı.
Dayanamadım, market sahibine müdahale ettim: “Onlar daha çok küçük, neden sigara verdiniz” diye sordum.
Adam başını çevirip sakin ama içimi sızlatan bir yanıt verdi:
“Benden almasalar başkasından alacaklar.”
Bu cümle, sadece bir bahanenin değil, aynı zamanda bir toplumsal kayıtsızlığın da özetiydi.
Şimdi size sigaranın zararlarını sayfa sayfa yazarım ama mesele bu değil.
Mesele, çocukların ve gençlerin çevresinden gördüğü özentilik.
Mesele, genç yaşta sigara kullanımının artışına sessiz kalmak.
Genç beyinler, özentiyle, merakla ya da sosyal çevre etkisiyle nikotin tuzağına düşüyor.
Oysa çocuklar, sigaranın sadece dumanını değil, ardındaki karanlık hikâyeyi de soluyorlar. Akciğer kanseri, kalp hastalıkları, bağımlılık, hatta erken ölüm gibi.
Bu yazıyı okuyan bir market sahibiyseniz, belki siz de aynı cümleyi kuruyorsunuzdur: “Benden almasalar başkasından alacaklar.”
Ama unutmayın, o çocuk size geldiğinde elinde hâlâ bir fırsat vardır.
Siz “hayır” dediğinizde sadece bir satıştan değil, belki de bir hayatın kararmasından da vazgeçmiş olursunuz.
Çocuklar, marketten çikolata alarak çıkmalı; sigara değil. Biz büyüklere düşen ise sadece satmamak değil, korumak. Çünkü geleceğin nefesi, bugünün vicdanıyla şekillenir.