Geçen gün annemin sağlık sorunları nedeniyle Silvan’dan Diyarbakır’a gelmemiz gerekti.
Bu yolculuğu ambulansla yapmak durumunda kaldık.
İşlerini gayet iyi yapan 112 Acil Servis emekçisi arkadaşlar, annemi bir an önce hastaneye yetiştirmek için yoğun çaba içindeydiler. Zaman zaman agresif tavırlarına denk gelsek de buradan tüm sağlık çalışanlarına şükranlarımı ifade etmek isterim.
Ambulans, şehir merkezinde trafiğin yoğun olduğu caddelerden birinde sirenlerini çalarak ilerlemeye çalışıyordu.
Bu durum neredeyse bir köşe kapmaya dönüşüyordu. Bir labirentte yol almak kadar zorlandığını bizzat gördüm.
Çalan siren, yapılan anons kimin umurunda ki?
Bazı sürücüler yol vermek bir yana, inatla şerit değiştirmedi. Allah sizi inandırsın kimisini hızını bile düşürmedi. O an düşündüm: O ambulansın içindeki hasta, bizlere yol vermeyenlerden birinin yakını olsaydı, yine bu kadar umursamaz olabilir miydi?
Elbetteki asla!
Hatta ortalığı ateşe verirlerdi eminim.
Ne yazık ki trafikte ambulanslara yol vermemek, neredeyse hepimizin yaptığı ama ne anlama geldiğini pek düşünmediği bir hata.
Daha doğrusu o ambulanslarda biz ya da bizden birinin olmaması nedeniyle düşünmediğimiz bir hata.
Bu hatanın nasıl bir ihmale dönüştüğünü anlamak için iyi bir ‘empati’ ustası olmaya gerek var.
Oysa bu basit ihmal, bir insanın hayatına mal olabilir. Dakikalar ve hatta saniyelerin bile çok kıymetli olduğu bu durum, bir sürücünün bencilce hareketi bir hayat kurtarma şansını elinden alabilir.
Evet, Karayolları Trafik Kanunu’na ilgili maddesine göre siren çalan ambulansa yol vermemek cezaya tabidir. Ancak mesele sadece bir trafik kuralına uyup-uymak değil. Bu, vicdanla alakalı bir konu.
Yol vermemek, ambulans içindeki hastanın yaşama tutunma ihtimalini azaltmak demektir.
Yol vermemek, bir nefesin son bulmasına neden olabilir.
Yol vermemek, bir ocağa ateş düşürebilir.
Ve hatta o ambulansın içinde, yıllardır tanıdığımız bir dostumuz dahi olabilir.
Bazı sürücüler, “Zaten birileri yol verir, benim kaçmam gerekmiyor” diye düşünerek hareket ediyor olabilirler.
Ancak herkesin böyle düşündüğünü hesaba katarsak, kimse yol vermez ve o ambulans dakikalarca sıkışıp kalır.
Muhtemel sonuç, hepimizin tahmini ve malumu.
Oysa ambulansın içindekiler için bir saniye birle hayat memat meselesi iken, yol vermeyen için değişen pek bir şey olmayacaktır.
İşine, evine, sevgilisine, boş laflayacağı arkadaşına, bir ihaleye, bir alış-verişe ve bir tur atmaya çıkmış biri için birkaç saniye dünyanın sonu olmayacaktır.
Ambulansın siren sesi duyar duymaz, fiziki ve yol koşulları uygun hale getirilip bir saniye bile beklemeden yol açmalıyız.
Hızımızı kesip, ambulansın geçişini kolaylaştırmak kanuni değil insani bir vazife bence. Hemen dikkat kesilmeli ve uygun şekilde yol açılmalı. Unutmayalım ki, bugün başkasının hayatı için açtığımız yol, yarın bizim hayatımızı kurtarabilir.
Ambulans sürücüsünün, ‘Geçenlerde bir sürücü araç penceresinden ambulansta hasta olduğunu nereden bilelim kardeşim’ dediğini söylediğinde yemin ederim nutkum tutuldu adeta.
Bu nasıl bir ruh hali?
Hatta bu nasıl bir ruhsuzluk hali?
Allah, akıl ve vicdan versin.
Trafikte birbirimize saygı göstermediğimiz sürece, kaos devam edecektir.
Hayat kurtarmak amacıyla didinen bir ambulansa engel olmamak, hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır.
Sonuçta, bir gün o ambulansın içindeki hasta biz de olabiliriz.
Bilgenin sözü: “Başkasının hayatı aslında senin de hayatındır. Buna göre yaşamalı insan.”