TCK 216. Madde, “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor” diyor.
Madde gerekçesinde de; “Suçu oluşturan ‘tahrik’, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Diğer bir tabirle etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermelidir” ifadesi yer alıyor.
Aslında yukarıdaki maddeye hemen her gün sayfalar dolusu muhalefet yapılıyor. “Bıçak kemiğe dayandı”, “Kangren olan uzvu keseceksin. Acımak yok”, “Polise vur emri verilsin”, “Kürtler veba mikrobudur, cin taifesidir, Hz. İbrahim’i ateşe atan şerefsizlerdir” gibi vb. fiilinin suç teşkil etmesi için yeterli değil mi?
Sosyal medyanın önemini biliyoruz. Gelin bir de tersinden düşünelim. Aynı ifadeler kullanılmış olsa o maddenin hemen işlerlik kazanacağını ve neler yaşanabileceğini biliyoruz.
Alenen bağıra, bağıra hemen her gün siber suçlar kapsamında bir halkı aşağılamak derin uçurumlar yaratılmasına ve öfkenin büyütülmesine neden oluyor.
Soruyorum; Bir halka alenen kamuoyunda küfretmek serbest midir? Yoksa 216. madde sadece bir kesim için mi işliyor?
Cezasızlık, bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığı daha fazla körüklemiyor mu?
Bugünlerde, Türkiye’nin en acil ve önemli konusu Anayasa değişikliğinden bahsediliyor. Kanun, “Toplum düzenini oluşturmak ve asayişi sağlamak için hazırlanmış yazılı hükümlerdir” deniliyor. Ama pratikte de görüyoruz ki, yasalar da çıksa, kanunlarda değişse önemli olan zihniyettir. Yasalar karşısında eşitlik ilkesine uyulmasıdır.