Şehrin en eski yerleşkesi, şimdilerin İçkale kapısından içeri süzülerek, sekiz asırlık Artuklu kemerini de ardınıza alıp tam karşıdaki Arkeoloji müzesinden içeri girdiniz ise işlem tamamdır. Şehre dair apayrı eski dünyanın hayal alemine ilk adımı atmışsınız demektir.
Elbette her bir oda ve bölüm apayrı hikâyelerini sundukları buluntular üzerinden cam koruma kafeslerinin içinden anlatadursa da! İyisi mi siz Hilar / Çayönü / Kot ê ber çem buluntularının teşhir bölümüne odaklanın. Pişman olmazsınız!
Çünkü hikâyemize konu olan kadın, o buluntuların ve insanlık tarihine kayıt düşmenin kaşifidir de ondan. Ha yanında bir de kazı arkadaşı vardır; Robert James Braidwood. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Kürsüsü’nde dersler de vermiştir ya Braidwood. İsterseniz onu şimdilik bir tarafa bırakalım.
Kaşif kadının adını merak ettiniz değil mi? İyisi mi, sizi fazla merakta bırakmayayım; Halet Çambel’dir adı o harika kadının.
Halet Çambel’in yolu bundan tam altmış yıl evvel insanlığın ilk toplu köy yerleşkesi olarak kayıtlara geçen ve geçmişi yaklaşık onbin yıl evveline dayanan Çayönü / Hilar / Kot ê Berçem’le kesişir.
Uzun yıllar sürer Çayönü yüzey araştırmaları ve sonra kazıları. Üstelik sade orayla yetinmez Halet hoca, Diyarbekir Gırkêhacîyan kazılarında da onun emeği vardır. Hatta daha da ötesi Urfa’dan başlayıp Siirt’e kadar uzanan bölge coğrafyasının arkeolojik yüzey araştırma çalışmalarında da öncü rolü inkar edilemez.
Öyle izler çıkarılır ki Çayönü kazılarından; yabani buğday, arpa, nohut, mercimek gibi ürünlerin kültüre dayalı tarımsal ürüne dönüşümü. Domuz, koyun, keçi ve sığırın önce avlanırken sonra evcilleştirilmesi.
Çayönü kazıları sonuçları, yerleşik avcı – toplayıcılıktan tarım yapan ve hayvan yetiştiren bir topluma geçişi kesintisiz bir silsile olarak önümüze sunmakta.
Çayönü sakinlerinin bundan tam onbin yıl önce ızgara planlı evler yaparken doğal bakırı da ilk işleyen ve gündelik kullanımda işlevlendirilen alet edevatlar yaptıkları da ortaya çıkmış. Bakırın ısıtılarak tavlanması metalurji alanında devrim sayılacak iş Çayönü sakinlerine ait. Çayönü’nde bulunan bu doğal bakırdan yapılma malzemeler sadece Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında değil, insanlık tarihinde en eski buluntulardır. E, zaten bakırın anayurdu da hemen Çayönü’nün yanıbaşı olan ve hepi topu Çayönü’ne 20 km uzaklıktaki Ergani Madeni.
Dünyada bilinen ilk soğuk işlem ile şekil verilen bakır metaline Çayönü’nde rastlanmıştır. Buluntu ise bakır kanca ve tığdır.
Şimdi sözün burasında insanlık tarihine derin izler bırakmış bir öncü kadının başlığa da çektiğim hikâyesine gelirsek, şöyle…
Halet Çambel, babası Almanya’da askeri ataşe olarak çalışırken 1916’da Berlin’de doğar. Annesi de Berlin Büyükelçisi’nin kızıdır. Halet Çambel, sekiz yaşında İstanbul’a gelir. Ve ortaokul, lise yıllarında sanat tarihi öğretmeninin anlatımlarından ve mekân gezilerinden çok etkilenerek sanat tarihini merak eder. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde okurken eskrim sporuna ilgi duyar. Paris Sorbonne Üniversitesi’nde Arkeoloji okur ve daha 19 yaşındayken ilk kazı deneyimine Alacahöyük’te başlar.
İşte o yıllarda hızla Avrupa’yı kasıp kavuran Hitler kasırgası ile yolunun kesişmesi tam da bu döneme denk düşer. Fransa’da lisans eğitimini sürdürürken boş zamanlarında da masa tenisi, eskrim ve binicilik sporlarında ilgisini geliştirir. Ve 1936 Berlin Olimpiyatlarında eskrim dalında Türkiye’yi temsil eden ilk kadın sporcu olarak tarihe geçer.
Turnuva sırasında adından söz edilen ve Türkiye’den çıkan ilk kadın sporcu olarak dillendirilince Hitlerle görüştürülmek ve ziyaret önerilir. İşte Halet Çambel, 20 yaşında genç bir kadın olarak tarihe geçecek tavrını o anda ve hiç kimseye sormadan ortaya koyar. “Hükümetinin izni olmadan Hitler’le görüşmeyeceğini” ifade ederek, reddeder. Hitler ile tanışmayı ve onun elini sıkmayı asla kendine yakıştırmaz.
Halet Çambel, 1960 askeri darbesi sonrası Milli Birlik Komitesi’nin kararıyla tarihe 147’ler vakası olarak geçen ve aralarında Sabahattin Eyüboğlu, Yavuz Abadan, Nusret Hızır, Tarık Zafer Tunaya, Mina Urgan ve Haldun Taner gibi hocalarla birlikte ihbarlar gerekçe gösterilerek, üniversiteden uzaklaştırılır. Altmış yıl sonra KHK’lerle görevden uzaklaştırılan akademisyenlerin sanki ilk örnek toplu olayıdır 147’liler vakası.
Halet Çambel, ilkeli duruşundan asla taviz vermez. 2014’te 98 yaşında hayata veda eder. Vefatından on yıl önce aileden kalan Arnavutköy’deki meşhur “Kırmızı Yalı”yı Boğaziçi Üniversitesi’ne hibe eder. Üniversite de yapıyı “Halet Çambel ve Nail Çakırhan (eşi) Arkeoloji ve Geleneksel Mimarlık Araştırmaları Merkezi” olarak işlevlendirir…
Halet Çambel’i anlatırken, onun gölgesinde kalmasın diye iki cümleyle de olsa kendini Nail V. olarak tanıtan Nail Çakırhan olarak bilinen V’si de ikinci ismi Vahdeti olan Halet Çambel’in eşinden de söz etmeli. Nail Çakırhan bir komünist. 1930’lu yıllarda Nazım’la Bursa dam’ında hapishane arkadaşlığı yapmış. 1946’da kapatılan Türkiye Sosyalist Emekçi Partisi’nin kurucularından olduğu için dört yıl hapis yatmış biri. Uluslararası Ağa Han mimarlık ödüllü şair-gazeteci-mimar.
Öyle bir evlilik ki ikisi de ölünceye kadar kendi ad ve soyadları ile Halet Çambel - Nail Çakırhan olarak yaşamış ve kalmış öyle de öte yakaya göçmüşler…
2011 yılında Halet Çambel’i anlattığı yazısında Yaşar Kemal der ki; “Yer altını güne çıkarmak Halet’in büyük hüneriydi. Yer üstündeki insanlar da ondan yepyeni bir dünya öğreniyordu. Halkın içinde o bir büyüydü.”
Tabii ki Yaşar Kemal “yer üstündeki insanlar da ondan yepyeni bir dünya öğreniyordu” sözünü boşuna etmemişti. Halet Çambel kazı yaptığı yerlerde çevre insanının “Halet bacı-Halet abla”sıydı. Eğitime, öğrenmeye özellikle kadınların iş-güç sahibi olmasına çokça zaman ayıran biriydi.
Hadi bir vefa önerisi ile yazıya noktayı koyalım. Ergani Belediyesi, hatta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Halet Çambel adını meclis kararıyla bir yere verse nasıl olur?