İslam’ın Anadolu’ya, Anadolu’dan Avrupa’ya açılan ilk kapısı olan Diyarbakır’ın fethinin 1382’nci yıldönümü, kentte bir haftadır çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Fethin günü dündü. Bu nedenle 27 Mayıs 639 tarihinde büyük İslam komutanlarından Halid Bin Velid'in oğlu Hz. Süleyman ve 27 şehit arkadaşı için, Diyarbakır Valisi Sayın Münir Karaloğlu’nun çağrısı ve AK Partililerin tam kadro katılımıyla bir dizi anma program yapıldı.
Dicle Üniversitesi Fetih Camisi’nden Hz. Süleyman Camisi’ne Fetih Yürüyüşü yapıldı, gelenlere bizzat Vali Bey tarafından çorba ikram edildi, ardından sabah namazımızı kılınıp, fetih şehitleri için dua edildi.
Buraya kadar her şey çok iyi ve de çok anlamlı.
Ancak, iki yıldır ilk gazetemizin gündeme getirdiği bir konu var ki fetih şehitlerinin kemiklerini sızlatan türden.
Konu nedir, anlatalım?
Yazarımız Recep Yılmaz, ilk olarak 8 Temmuz 2019 tarihli köşe yazısında, Hz. Süleyman Camii’ndeki sahabelere ait sancağın çalınma ihtimaline karşı korunma amaçlı Gaziantep’e gönderildiğini yazmış ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Dilerim doğru değildir. Diyarbakır’dan dönüşte uçakta duydum. Doğrulama şansım olmadı. Ama eğer doğruysa; en büyüğünden en küçüğüne, en resmisinden en özeline hepimizin ayıbı, hem de en büyük ayıbı sayılır.
Ne olmuş biliyor musunuz, 1450 yıldır sapa sağlam Hazreti Süleyman Camii’nde Eshabe türbelerinin yanı başında bulunan kutsal sancak, çalınabilir ihtimali göz önüne alınarak koruma amaçlı Gaziantep’e gönderilmiş.
Ee pes artık pes vallahi. Dilerim doğru değildir. Doğruysa bu Diyarbekir’e büyük bir hakarettir.”
Sonra bizzat araştırdım.
Konuyu, bu yazıdan bir hafta sonra işin muhatabı olan Vakıflar Diyarbakır Bölge Müdürü Metin Evsen’e sordum.
Ne yazık ki olay doğruydu.
Evsen’in, söz konusu sancağın 2 Ağustos 2012 tarihinde Gaziantep Mevlevihane Vakıf Müzesi’ne teslim edildiği, Diyarbakır’da Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait müze açılması halinde kentte sergileneceğini ifade ettiği açıklama şöyleydi:
“Mülkiyeti Sultan Süleyman Vakfı’na ait Hz. Süleyman Camii’nde bulunan teberrükat eşya vasfındaki sancak, idaremiz uzman elemanlarınca yeniden yapılan tespitte eserin muhafazasının uygun koşullarda ve hırsızlık olaylarına karşı güvenilir olmadıkları kanaatine varılmış olduğundan, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 04.04.2012 tarih ve 7399 sayılı talimatlarına istinaden Bölge Müdürlüğümüze en yakın Gaziantep Mevlevihane Vakıf Müzesi’ne gerekli tedbirler alınarak 02.08.2012 tarihinde teslim edilmiştir. Mezkur sancak H. 1225-1235 tarihli olup ipek malzemeden dokunmuştur. İddia edildiği gibi Diyarbakır fethinde kullanılan sancak değildir. Bölge Müdürlüğümüze bağlı Vakıf Müzesi açılması halinde, Gaziantep Mevlevihane Vakıf Müzesi’nden teslim alınarak sergilenecektir.”
Bu açıklamanın üzerinden tam 2 yıl geçmiş, çeşitli girişimler yapılmış ama somut bir atılamamış.
Konuyu yine işin muhatabı, Vakıflar Diyarbakır Bölge Müdürümüz Metin Evsen’e bizzat sordum.
Bu kente ait olan bir emanet, hala bu kente getirilmemiş.
Neden?
Çünkü 33 medeniyete ev sahipliği yapmış, İstanbul fethinin yapılmasına vesile olmuş, her yanı tarih kokan bu kentin bir Vakıf Müzesi yok.
Yine ifade edelim…
Diyarbakır'ın eşsiz güzellikleri anlatmakla bitmez.
Görmek, gezmek, dokunmak ve anlamak lazım bu güzel kenti.
8 bin yıllık geçmişi günümüze kadar korumuş bir kentten söz ediyoruz.
Kimler gelip geçmemiş ki?
Hepsinden derin izler var bu Diyar'da.
Kralı da peygamberi de bu toprakların bağrında uyuyor.
Cami ve kiliseleri aynı sokakta yaşam buluyor.
O nedenle kentin valileri, STK'ları, siyasi partileri Diyarbakır'ın güzelliklerini
"gelin, görün" der hep.
Biz, Sayın Valimize ve dün şehit sahabeleri ziyaret eden vekillere ve ilgililere sormaya devam edelim?
14 asır boyunca onlarca medeniyetin cenk savaşlarına rağmen muhafaza edilen kutsal sancak, teknolojik son cihazlara ve onbinlerce güvenlik gücüne rağmen nasıl korunamıyor?
Gaziantep'e gönderilme gerekçesi olan “hırsızlık” meselesi, 2 milyonluk bir kenti zan altında bırakmıyor mu?
Yine bu kentteki STK’lara sormak isterim;
Yanlışı düzeltmek için bir çabanız olacak mı?
Türkiye’de toplam 10 Vakıf Müzesi var.
33 medeniyetin uğramadığı Tokat’ın bile var ama medeniyetler kenti Diyarbakır’ın yok!
Saygılarımla