Suriye ile ilişkiler, özellikle 2014 yılında başlayan olaylarla beraber, ki bu olaylar Türkiye’yi de etkilemiş ve tarihe ‘ 6-8 Ekim Olayla’ diye geçmişti- iki ülke arasındaki ilişkiler bozulmaya başlamıştı. Bugüne kadar Suriye’de ABD ve Rusya’nın adeta ‘arsa Kapışı’ yaptıkları mücadele sonucunda iç savaş başlamış, Esat Yönetimi ise halkına karşı acımasızca davranmış, neticede göç başlamış ve milyonlarca Suriyeli Türkiye’nin sınırına dayanmış, Türkiye’ye geçmişlerdi. Türkiye ise Esat Yönetimini ‘Diktatörlükle’ suçlamıştı.
Yıllardır Türkiye ile Suriye ilişkileri kopma düzeyindeydi. ‘Komşularla Sıfır Sorun’ stratejisi başlayan olaylar nedeniyle çökmüştü. Muhalefet ise bu durumu iktidara karşı siyasi malzeme olarak kullanmaya devam ediyor.
Şu ara iktidar, Suriye ile yeni bir sayfa açmak için diplomatik yollarda yaptığı girişimler sonuç vermiş olmalı ki siyaset de bu ülke ile kurmak istediği diyalogu aleni hale getirten açıklamalarda bulundu. Açıklama Dışişlerinden geldi. Bakan MevlütÇavuşoğlu'nun "Belgrad'da ayaküstü diğer bakanlarla sohbet ederken Suriye Dışişleri Bakanı'yla da ayaküstü kısa bir sohbetim oldu” sözleri üzerine
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç'in konuyla ilgili soru üzerine açıklaması şöyle bir açıklama yaptı.
“Bu çerçevede, Türkiye sahada ateşkesin muhafaza edilmesinde ve Astana ve Cenevre süreçleri vasıtasıyla Anayasa Komitesi'nin kurulmasında öncü rol oynamış, muhalefete ve Müzakere Heyetine siyasi süreçte tam destek vermiştir. Halihazırda, rejimin ayak sürümesi nedeniyle bu süreç ilerlememektedir. Sayın Bakanımızın dün ifade ettiği hususlar da buna işaret etmektedir.”
Cumhur ittifakının iktidara koşulsuz destek vereni olan MHP’nin lideri Devlet Bahçeli bu süreçle ilgili olarak “Dışişleri Bakanımızın Suriyeli muhaliflerle Esad rejimi arasında barışın tesis edilmesi hususundaki yapıcı ve gerçekçi sözleri kalıcı çözüm arayışlarına güçlü bir nefestir, Türkiye’nin Suriye konusunda attığı adımlar değerli ve isabetlidir." ifadesini kullandı.
Sadece Suriye ile değil, tarihe bakıldığı zaman Türkiye’nin İran ve Irak da dahil olmak üzere diğer komşuları ile her zaman sorun yaşamıştır. Bugünde bu sorunlar çözülebilmiş değil. Irak, İran ve Suriye ile ilişkiler daha çok ‘Kürt Sorunu’ nedeniyle yaşanmaya devam etmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye, İran, Irak ve Suriye hep birlikte kendi Kürt Sorununu çözmeye kalkışsalar bile çözemeyecektir çünkü Kürt Sorunu bu ülkelerin eseri değil İngiltere, Fransa ve ABD bu ülkelere bu sorunu armağan etmişlerdir. Birinci Dünya Savaşından bu yana olagelen bu savaşı adı geçen Küresel ülkeler kendi politik çıkarları doğrultusunda çözmek istemektedirler.
Erdoğan İktidarı, geniş bir kamuoyu oluşturarak 2013-14 yıllarında uygulamak istediği bir Çözüm Projesi geliştirdi. Bu proje ile Kürt Sorununu çözmek istedi ancak Küresel Güçler bu projeyi sekteye uğratan adımlar attı, proje akamete uğradı.
Yeni Sayfa Neler Getirecek?
Suriye ile yeni sayfa Türkiye’ye neler getirecek? 2023 Seçimlerine iktidara ve muhalefete neler kazandıracak? Bu soruların zaman içerisinde yanıt bulacağı bir gerçek. Ancak geniş zamanda ABD ve Rusya’ya rağmen iki ülke arasında atılacak olan siyasal adımlar hayat bulabilecek mi?
AK Parti iktidarının politik talepleri doğrultusunda atılacak olan her adım geniş zamanda hem Türkiye’yi hem 2023 seçimlerini etkileyeceği kesin. Zira muhalefet bu konuyu her zaman gündemde tutmuş, ilişkiler belli bir raya oturtulmazsa muhalefet açısından gündemdeki aciliyetini koruyacağı kesin.
Hali hazırda belli ölçülerde Suriye topraklarında Türk askerleri şu veya bu kimlikle bulunduğu bir gerçek. Küresel Güçlerin “Terörist” görmediği PKK/YPG güçlerinin Türkiye’ye yönelik faaliyetlerinden dolayı Türk Devleti rahatsız elbette. Bu konuda hükümetin, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak örgüte operasyonu gündeme getirdiği ve “Ansızın” harekatı başlatacağı açıklamaları mevcut. PKK/YPG unsurları Suriye’nin kuzeyinde ABD’den gördüğü destek ve yardımları da kullanarak Türkiye’yi rahatsız etmeye devam ettiği için, Türkiye’nin Esat ile geliştireceği siyasal diyaloglarla bu beladan kurtulmak istemekte. Ancak bu örgüte hem ABD hem de Rusya politik çıkarları sebebiyle tabiri caizse Türkiye’yi “frenlemektedir”. Hal böyle olunca bu sorun kanayan bir yara olarak devam etmektedir. Rusya’ya rağmen, Esat Rejimi PKK/YPG’yi bertaraf etmeye yönelik bir politik süreç içerisine girebilecek mi? ABD’nin şemsiyesi altında korunan PKK/YPG organizasyonunu etkisiz hale getirmek kolay olabilecek bir iş mi?
Bu her iki sorunun cevabı elbette çok zor. ABD’nin YPG’den vaz geçmesi çok zor. Çünkü Ortadoğu’da hep var olmak isteyen ve partnerlere ihtiyaç duyan bir ABD’den söz ediyoruz. İsrail’in yedeğini veya yeni bir destekçisini hazırlama gibi uzun vadeye dayalı bir siyasi stratejisi olduğu anlaşılmaktadır. Bunun için Kürtler çok uygundur, özellikle PKK’li Kürtler. ABD, bu Kürt kesimini devlet olma vaadiyle adeta maşası olarak kullanmaktadır. ABD’nin Kürtlere devlet sözü vermesi akıl dışı bir yaklaşımdır. Geçmişte KDP’li Kürtlere bu anlamda söz vermişti. Ne oldu? Sonuç fiyasko!
Kürt sorununun çözümü için PKK’nin koşulsuz olarak silah bırakması ve TBMM’de varlığını sürdüren HDP’nin önünü açmasıdır. Böylece Kürtler, HDP özelinde politik mücadele edebilme fırsatını elde edecektir.