Farkındayım, soru çok itici. Ama çok sıkça sorulup mutlaka durdurulmasını sağlayacak cevaplar bulmalıyız.
Ama geçen gün gazetemizde Fatma Temel arkadaşımızın konuyla alakalı haberini okuyunca, istemsizce bu cümle düştü aklıma.
1 Ocak – 31 Ağustos tarihleri arasında, silah ve kesici alet kullanılmak suretiyle, erkekler tarafından 280 kadın öldürülmüş ve 50’i de kayıtlara ‘şüpheli ölüm’ diye geçmiş.
Düşünün ‘Kadına Şiddet’ demiyorum bile. Ki maalesef o neredeyse sıradan ve gündelik bir vaka haline gelmiş durumda. Ayrıca bilinen ve kayıtlara geçen şiddet ve cinayetlerin, bir de bilinmeyeni yani dört duvar arasında olanları da vardır muhakkak.
Kadın cinayetlerinin coğrafyası da milliyeti de yok. Mevzu tamamen ‘medeni’ olmakla alakalı.
Medeni olmak, medeni düşünmek ve medeni durmak.
Kadına ‘Anne-bacı-eş’ üzerinden methiyeler düzen erkekler, o kadınları öldürmekten geri kalmıyor ve çoğundan pişmanlık namına bir ifadede bile duyulmuyor.
Gelişmekte olan daha doğrusu ‘gelişmemekte’ direnen toplumlar, neye çok anlam yüklüyorlarsa en çok da ona zarar vermeye meyilli oluyorlar.
Anlam yükleme dediğim, hak ettiği gibi değil, o anlam veriş durumu bile ‘erkekler’ için neredeyse bir var oluş, bir böbürlenme halinde oluyor.
Benim karım, benim annem, benim kızım …
Bir ‘benim’dir’ lafıdır gidiyor.
Ve ne hikmetse en çok o ‘benimdir’ diyenler akla, hayale sığmayacak zalimliklerle kadınlara şiddet uyguluyor ve nihayetinde katlediyorlar.
Çoğu defa, katil ya cinayet mahallinde bulunma cesaretini bile gösterebiliyor ya da mahkemede ‘iyi ‘hal’ indiriminden yararlanmak için olmadık savunmalarda bile bulunabiliyorlar. Neredeyse dünyadaki tüm hukuk sistemleri de bu duruma çok rahatlıkla aldanabiliyor.
Şiddet uygulayan ve cinayete sebep olan erkek, yasalar karşısında hak ettiği cezayı almıyorsa, toplum nezdinde olması gerektiği kadar deşifre edilmeyip dışlanmıyorsa, başta insan yaşamını özelde de kadın yaşamını güvence altına alacak yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmadığı sürece daha çok kadın ölecek ve bizler de çok yazıp çizeceğiz bu konuyu.
Oysa, hayatın toplamında bizlere bir şekilde eşlik eden kadınlara uygulanan şiddet, geleceğimize uygulanıyor da hesaba katmıyoruz bunu.
ERK olma adına, ilk müdahalesini kadına yönelik yapma düşüncesinde olanlar, aslında yaratılmışların en ‘güçsüzüdürler’.
Güçsüzdürler ve bunun farkındadırlar. Ama kimseye ve en çok da kendilerine ‘çaktırmamak’ için, en yakınlarındakilerden yani kadınlardan başlarlar.
Unutmamalıyız ki kadın; Hayatı güzelleştiren ve yaşanılır kılan ortaklarımızdır.