Şırnak’ın Silopi ilçesinde tarihinde yaşanan çatışmalı süreçte 19 Aralık 2015’te 57 yaşındaki Teybet İnan evinin önünde vurulmuştu. 7 gün cenazesi kapı önünde alınması engellenmişti. Eşi Halit İnan cenazesini almak isterken yaralanmış, Kayını Yusuf İnan ise sokağa çıktığı anda keskin nişancılar tarafından ateş açılarak hayatını kaybetmişti.
Aradan tam dokuz yıl geçti. Ne etkin bir soruşturma ne de kovuşturma yapılmadı. Sadece failler hakkında daimi arama kararı verilen dava dosyasının bu nedenle 4 yıl önce anayasa mahkemesine götürüldü ve henüz bir karar verilmedi.
Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan, Adalet Bakanlığına 7 gün boyunca cenazesinin alınmasını engelleyen bu talimatı veren kişi veya kişilerin kimler olduğunu sordu.
Adalet Bakanlığı, görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamayacağı, sorumluluğun ise yargı mercilerine ait olduğunu ifade ederek, soruşturma aşamasında ne tür işlemler yapıldığına dair bilgileri bulunmadığını ifade etti. Cizre cumhuriyet savcılığı ise adı geçenlerin ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmaların devam ettiğini bildirdi.
Oysa, otopsi raporunda Yusuf İnanın vücudunda 7, Taybet İnan’ın ise 10 mermi çekirdeği girişi tespit edilmişti. Bu tespite rağmen ateşin hangi silahlardan açıldığının nasıl tespit edilemediği sorusu akıllara geliyor.
Bir benzetme yaparsak 1990’lı yıllarda da aynısını yaşıyorduk.. O yıllarda ise telsize düşen ses ‘Ölenin kim olduğu. Yani kimlik tespiti’. Diyarbakır’ın hangi sokağında faili meçhul yaşanmadı ki? Hangisinin faili belirlendi ki? Ölen, tetiği çeken kim olursa olsun. Niyet önemli. Kimliğe göre değil hukuka göre adım atılmalı.
Önceki gün Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları basınla buluştu. Gazetecilerin sorularını cevapladı. Toplantıda en dikkat çeken ise 5 ayda yapmak isteyip de olumsuz cevap aldıkları yedi projeyi sıraladılar. Tüm projeler bu kent için hayati önem taşıyordu. Yukarıda bahsettiğim Taybet İnan soruşturmasındaki gibi yine ‘Kimlik’ vakası. Kent için yedi proje hiçbiri mi geçmez. Soruyorum. Kayyum devam etseydi ‘Tasarruf tedbiri’ gerekçe gösterilir miydi? Kimliğe bakılarak mı soruşturmanın selameti, hukukun üstünlüğü gözetiliyor. Kimliğe göre mi bir kentin sorununun çözümü veya çözümsüzlüğü için karar veriliyor. Hukuk ve vicdan bunun neresinde?
* Toplu taşıma araçlarımızın bekleme ve transferi için Yenişehir ilçesindeki bir arsanın tahsisi için dönüş olmadı.
* tramvay hattının deposu için Talaytepe bölgesindeki bir arsanın tahsisi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan iki kez olumsuz cevap alındı.
* Çok amaçlı spor kompleksi için Talaytepe’de bir arsanın tesisiyle ilgili olumsuz cevap alındı.
* Mesleki eğitim kurslarıyla işsiz gençlerin istihdamı için Sur İlçesi Cevatpaşa Mahallesinde istenilen bir parsele olumsuz cevap alındı..
* Keçi Burcu kullanım hakkının tahsise dönüşmesi için yapılan başvuru reddedildi.
*4 merkez ilçenin yükünü hafifletmek için, '6360 sayılı Büyükşehir Kanunu 49’uncu maddesinde belirtildiği üzere temizlik ilçe belediye tarafından yapılır' denilerek ret yanıtı verildi.
* Sur ilçesi Bağlar Mahallesinde mülkiyeti hazineye bağlı mezarlık alanı istendi. Cevap alınamadı.