Sanıyordum ki Şeyhmus adı, sade Diyarbakır ve Mardin’e aittir. Hem sade ben değil, coğrafyanın Şeyhmus sakinlerinin tümü de öyle biliyorlardı. Sonuçta Diyarbekir-Mardin karayolu üzerinde türbesi olan ve neredeyse bin yıldır da yerinde duran, yaşadığı yıllarda da (1077-1164) aynı yerde ikamet eden bir zat Sultan Şeyhmus…

İlim-irfan, keramet sahibi ama bir derviş misali lokma-hırka felsefesi ile yaşamış ve dahi dönemdaşı Andülkadir-i Geylani’den el almış takdirini kazanmış bir veli kişi.
Diyarbekir ve Mardinli bilcümle Şeyhmuslara isim babalığı yapmış olması, ailelerin doğacak çocuklarının Sultan Şeymusa adaklı olması ile ilintili. Çocuğu yaşamayan aileler gidip Sultan ŞEYHMUS’un üzerine adak adayıp isim babalığı hakkını almış oluyorlar.

İrlandalı Şeyhmus3

Çokça ritüelleri var. En azından şu bile yeter; 7 yaşına kadar erkek çocuğun bir derviş gibi saçının kesilmeyip uzatılması bile hikâyeye tutunmaya yeter. Ziyaretler, kurbanlıklar ve devamı. İşte, budur sanki o Şeyhmusları Şeyhmus yapan. Kim bilir belki asıl adları “Şeyhmus” olan Cegerxwîn ya da Apê Musa (Anter) da aynı hikâyenin gerçek kahramanlarıdır.

İrlandalı Şeyhmus4


Mevzuya gelirsek 2007’de ABD seyahatim sonrası şehre döndüğümde Amerika’nın Adana Konsolosu Diyarbakır’a gelmiş ve kahve içip seyahat üzerine sohbet etmiştik. O sohbette ismimin anlamını da sormuştu. Anlatırken “Şeyhmus adının sadece Diyarbakır ve Mardin’de olduğunu, bölgede Antep, Urfa, Batman ya da Adıyaman gibi şehirlerde bu ismi alanların da bu iki şehirden kaynaklı olduğunu söylemiştim.”


Konsolos “Hayır, bildiğiniz gibi değil! İrlanda’da da Şeyhmus ismi var. Hatta bir de Nobel edebiyat ödülü almış Şair var aynı adla”. Çok şaşırmıştım. Meğerse konsolos İrlanda’dan diplomat olarak tayinle gelmiş.

Bu şaşırtıcı bilgiyle tanışınca “İrlandalı Şeyhmus”a Şeyhmuslara ulaşmıştım. Sadece şair Şeyhmus değil, Braveheart (cesur yürek) filminden oyuncu Şeyhmus, ünlü futbolcu Şeyhmus. Çokça İrlandalı Şeyhmuslarla tanışmış oldum gıyaben…

Seamus Heaney 1939’da Kuzey İrlanda’nın County Derry’sinde doğmuş. 2013’te 74 yaşında kaybettik şairi. Türkçe’ye çevrilmiş üç şiir kitabı var. Kuzey, Üç Parçalı Tablo ve Beowulf. Çok ödül almış. Bunlardan en önemlisi tabii ki Nobel edebiyat ödülü.

İrlandalı Şeyhmus2

1995’te “Gündelik mucizeler ve yaşayan geçmişi tasvir etmekteki şiirsel güzelliği ve etik derinliği" sebebiyle Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş. Uzunca bir alıntı yaptığım Stockholm’de yaptığı Nobel konuşmasında şiire, coğrafyasında yaşanan şiddete ve kendisindeki sabra ve sükunete dair bakın ne diyor adaşım;
“Çünkü şiir, dış gerçekliğin etkisi kadar doğru ve şairin varlığının iç yasalarına, elli yıl önce o bulaşıkhane kovasında su üzerinde dalgalanan ve dalgalanan dalgalar kadar duyarlı bir düzen oluşturabilir. Büyüdükçe biriktirdiklerimize nihayet büyüyebileceğimiz bir düzen. 

“Zekada iştah açıcı, duygulanımda kavrayıcı olan her şeyi tatmin eden bir düzen. Başka bir deyişle şiire hem kendisi olduğu hem de bir yardımcı olduğu için, zihnin merkezi ile çevresi arasında, radyonun yüzündeki ‘Stockholm’ kelimesine bakan çocuk arasında akıcı ve onarıcı bir ilişkiyi mümkün kıldığı için itibar ediyorum.
“Özlemini çektiğim şey tam bir istikrar değil, göreceliliğin bataklığından aktif bir kaçış, kaygı ya da özür dilemeden şiire itibar etmenin bir yoluydu. O zamanlar ‘Maruz

Kalma’ adlı bir şiirimde şunları yazmıştım:

Göktaşıyla gelebilseydim! 

Bunun yerine nemli yaprakların, kabukların, sonbaharın tükenmiş tesadüflerinin arasından yürüyorum .

Bir kahraman hayal ediyorum

Çamurlu bir yerleşkenin üzerinde,

Hediyesi bir sapan taşı gibi

Çaresizlere fırıl fırıl dönüyordu.

…aşağıdan gelen şiddet, yukarıdan gelen misilleme niteliğindeki şiddetten başka bir şey üretmedi; adalet hayali, gerçekliğin duyarsızlığına dahil edildi ve insanlar, çeyrek asırlık hayat israfına ve ruh israfına, katılaşan tutumlara ve dar görüşlülüğe alıştı. (1974-94 arasındaki 20 yıllık şiddet dönemini kastediyor)
“Tarihin bir mezbaha kadar öğretici olduğu düşüncesini bastırmak bazen zordur; Tacitus'un haklı olduğunu ve barışın, acımasız gücün belirleyici operasyonlarından sonra geride kalan ıssızlıktan başka bir şey olmadığını söyledi.

“Sonra nihayet ve mutlu bir şekilde, doğduğum yerin içler acısı koşullarına itaat ederek değil, onlara rağmen doğruldum. Birkaç yıl önce hesaplarımda ve hayallerimde öldürücü olduğu kadar muhteşem olana da yer açmaya başladım. Ve bir kez daha bu değişen yönelimin önemini İrlanda'dan bir hikayeyle temsil etmeye çalışacağım.

"Bu, başka bir keşişin, dayanıklılık duruşunda cesurca kendini ayakta tutmasıyla ilgili bir hikaye. Söylenene göre bir zamanlar Aziz Kevin, Co. Wicklow'da yaşadığımız yerden çok da uzakta olmayan bir manastır alanı olan Glendalough'da kollarını haç şeklinde uzatmış halde diz çökmüştü. Tüm ülkenin en ormanlık ve sulak inziva yerlerinden biri. Her neyse, Kevin diz çöküp dua ederken, bir karatavuk keşişin uzattığı elini bir çeşit tünek sanıp üzerine çullandı, içine bir sürü yumurta bıraktı ve sanki bir ağacın dalıymış gibi içine yuva yapmaya başladı.


“Daha sonra, acıma duygusunun üstesinden gelen ve büyük küçük tüm canlılardaki yaşamı sevme inancıyla kısıtlanan Keşiş Kevin, yumurtalar çatlayana ve yavru kuşlar hayata sadık kalarak kanatları çıkana kadar elini uzatmış halde tutarak; saatler, günler, geceler ve haftalar boyunca hareketsiz kaldı. Sağduyuyu yıkıcı olsa da, doğal süreç ile gözümüze çarpan idealin kesiştiği noktada, aynı zamanda bir yol gösterici ve bir hatırlatma. Büyüdükçe biriktirdiğimiz şeye nihayet büyüyebileceğimiz şiir düzenini ortaya koymak…”


“Pasaportum yeşil olsa da! Görülmemiştir kadehimin Kraliçe’nin şerefine kalktığı” sözünü esirgemeyen Kuzey İrlandalı, İrlanda vatandaşı ve Britanyalı Şairler Antolojisinde yer almayı reddetmiş biridir Seamus Heaney. “britanya imparatorluğu'nun (erkek) irlanda'ya (kadın) tecavüzü metaforu üzerinden britanya'nın sözde birliğinin kendi içinde doğurduğu şiddete değinmiştir”(ekşi sözlük).

Bakın bir şiirinde ne diyor;
Ve sen Tacitus,
gel de gör nasıl kuruyorum bahçemi üzerine eski bir krannogun*
korkunç ölülerin yığıldığı,
metruk huzur. 
Ana toprağımız ekşidi kanlarıyla bağlılarının,
...
Gelde bir bak, bu
bir türlü doymayacak ‘okyanus adası’na.
Oku, toprak altındaki yüzlerini
ölenlerin ve kurbanların; 
anlat bize dürüstçe
nasıl oluyor da boğazlıyoruz 
toplum yararı için
ve traşlıyoruz kafalarını
adı çıkmışların,
anlat nasıl yuttuğunu tanrıçanın 
aşkımızı ve terörü birlikte.
Şiirin Türkçe çevirisi; Mümin Hakkıoğlu.
*krannogun, bizim Dicle kıyısında ayakları su içinde yazları kurulan korunaklı “hülle”ler misali keltlerin su içine kurdukları 30 m2’lik adacıklar.
İrlanda’da Seamus, Şeymıs olarak telaffuz ediliyormuş. Şeyhmus’u çokça farklı yazan ve telaffuz eden olmuştu doğrusu! Şimdi bir de İrlandalı edebiyatçı adaşımdan dolayı “Şeymıs” var artık.
Sözüyle bağlayalım; “"Şiirlerin dünyayı değiştirdiği bir durum düşünemiyorum, ama yaptıkları şey, insanların dünyada neler olup bittiğine dair anlayışını değiştirmek."

Mayıs 2024 Diyarbekir / Şeyhmus Diken