Rahmet ve mağfiret ayı olarak bilinir Ramazan. Yemek hazırlıkları haftalar öncesinden başlar ve dolu dolu yaşanan özel bir aydır. İftardan birkaç saat önce hazırlanmaya başlayan iftar yemekleri ve iftarlıklar, ramazanın en telaşlı, ancak bir o kadar da neşeli geçen zaman dilimini oluşturur. Bir davet havasında donatılan iftar sofraları, doğudan batıya doğru, tüm şehirlerde oruç açıp lokmaların aynı anda yenildiği bir şölene dönüşür Ramazan ayı.

Caddelerde kuruldu çiğköfte tezgahları, her köşe başında halka tatlılar tepsileri süslemeye başladı. Meyan Kökü şerfeti (Ava Süse) tadı her sofrada mideye şifa oluyor. Diyarbakır'ın geleneksel tatlısı burma kadayıf, ramazanda iftar sofralarına lezzet katıyor. güllaç yaprakları market raflarında, sıcacık pideler fırınların tezgahlarında yerini aldı, on bir ayın sultanı geldi çattı.

Her ne kadar ramazan demek bir arada olmak, paylaşmak demek olsa da kendimizi günlük hayatın koşturmacasına kaptırınca bir arada olmayı unutuyoruz çoğu zaman.

Çocukların pide kuyruğunda top oynadığı, sokakların keyifle eğlenen insanlarla dolu olduğu, iftar sofralarının ihtiyacı olan herkesle paylaşıldığı ramazanlar ne yazık ki biraz eski de kaldı. Belki de bu yüzden büyüklerimizden ‘ah nerede o eski ramazanlar’ cümlesini son yıllarda daha sık duyar olduk.

Her ne kadar hemen hemen her şehrin kendine has bir geleneği olsa da eski zamanında tüm şehirlerde ortak olan pek çok ramazan geleneği de varmış: Sahur vaktine kadar büyük küçük herkes sokaklarda olur panayır yerine dönen şehrin tadını doyasıya çıkarırmış. dengbejlerinsıtran sesleri her evden duyulurmuş, Kahveleri dolaşan meddahlar hünerlerini sergiler, meydanlarda kukla gösterileri yapılır, gölge ve orta oyunları oynanırmış.

Ee bunları okuyunca insan ister istemez diyor büyüklerimiz pek de haksız sayılmazmış diye, ne dersiniz?

Hadi gelin bu yazıda büyüklerimizin ‘ah nerede o eski ramazanlar’ diyerek serzenişte bulunduğu eskilerin ramazan geleneklerini daha detaylı keşfedelim.

Sonuç olarak sağlıklı ramazan sofrası olarak baktığımızda, ramazanda pekte sağlıklı beslenmeyi sürdürmeyen bölgemiz Et yemeklerinin yoğun olduğu ve sebze tüketiminin oldukça az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgemizin ramazanda ayında daha ağır yemekleriyle dikkat çekiyor.

Diyarbakır'da iftar sofralarının gözde yemekleri kaburga dolması en çok tercih edilen yöresel yemeklerin başında geliyor.

Kuzunun kaburga kısmından yapılan kaburga dolması, haşlanmış pirinç, maydanoz, karabiber, pul biber, çeşitli baharatlar ve salçanın karıştırılarak kaburgaya doldurulmasıyla hazırlanıyor.

Zahmetli bir yemek olan ve malzemelerin konulmasının ardından dikilen kaburga, önce buharda sonra da fırında yaklaşık 4 saatte pişiriliyor. Kentte kaburga dolmasının yanı sıra maharetli ellerle hazırlanan meftune, kenger, hıllorik, mehir, güveç, bademli pilav, babaganuş, içli köfte, ekşili sıkma, çiğ köfte, sumak ile hazırlanan biber, Çiğköfte ve patlıcan dolması ile kadayıf veya halka tatlı ile iftar sofralarını süslüyor.

 Meyan şerbeti en gözde içecek

Sıcaklığın 40 dereceye ulaştığı bölgede, cadde ve sokaklarda kurulan tezgahlarda satılan meyan kökü şerbeti de en çok tercih edilen içeceklerden.

Vatandaşlar, sulak ve nemli yerlerde yetişen meyan kökünün bazı işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen meyan şerbetini, iftar sofralarından eksik etmiyor. Hayırlı Ramazanlar