İnsanların başına ancak bir şeyler gelince toplumun ya da yazar-çizer takımın aklına bir şeyler gelir. Öncesi kimin aklı nerde, kim bilir ki? Benim aklım, senin aklın, hepimizin aklı. Burada kimseyi çemberin dışında tutmuyorum.
Geçenlerde, Türkiye’yi “Birkaç Günlüğüne” meşgul eden “yeni doğan çetesi” olayı yaşandığında, toplum olarak en hassas duruşumuzu sergilemiştik. Artık eskisi gibi olmayacak, çocuklar üzerinden yapılan tüm “ahlaksız ve hukuksuzluklar” yapanların yanına kar kalmayacak, müsebbip ve göz yumanlar gereken cezayı hem hukuk nezdinde hem de toplum nezdinde alacaklar diye düşünmüş ve hatta ikna da olmuştuk.
Evet ama unuttuğumuz bir şey vardı. Coğrafyamızın hafızası ‘Balıklara’ rahmet okutur cinstendi. Yazılar, şiirler, şarkılar ve birkaç basın açıklaması sonrası evli evine köylü köyüne.
Ama köşesine çekilen herkes hemen bir mangal bulup içini kül ile doldurup başladılar atıp tutmaya.
“Böyle olmaz, şöyle yapılmalı aslında, sorun şuradan kaynaklı, ben olsaydım şunu yapardım, ah elime geçseydi, ben demiştim ama kimse dinlemedi” gibi laflarla başlayan cümleler ve sonu gelmez teoriler, sözde çözümler.
Pekiyi ya sonuç? Sonuç bir sonraki soruna kadar görüşmek üzere.
Evet işte şimdi, bir sonraki soruna geldik. Gelin görüşelim diyeceğim, valla herkes gelir bence.
Memleketin en ‘Medeni’ şehri olan İzmir Selçuk’ta cinayet gibi bir olay yaşandı.
“Yoksulluğun pençesinde debelenen bir ailenin evinde çıkan yangında 5 kardeş öldü’’. Böyle verdi haber ajansları.
En küçüğü 1, en büyüğü 5 yaşında 5 kardeş.
5 çocuk, daha hayatla merhabalaşamamış 5 çocuk!
Sonra gelsin yorumlar ve birbirini suçlamalar.
Çocukların babası değişik suçlardan dolayı hapishanede, annelerinin birkaç suçtan dosyası varmış.
Anne, geçimini sağlamak adına topladığı hurdaların parasını almak için evden çıktığı yarım saatlik bir zaman diliminde yaşandı bu katliam.
Çocukların yanarak can verdiği evin görüntüleri olayın vehametini gözler önüne sergilemekte. Derme çatma bir ev, çatı ve duvarları zaten yıkılmak üzere. Bu kışı çıkarırlar mıydı meçhul.
Herkes birbirini suçluyor.
Bazı suçlamaları okumaya bile utandım.
Yorumlar da bir o kadar iç acıtıcı.
Yok efendim, keşke çocukların velayeti alınsaydı
Bir kişinin bile şikayet etmesi yeterli olurdu vasi tayini için.
Sosyal hizmetler kaç defa uğradı ve ilgilendi?
Son 5 ay içinde aileye şu kadar nakdi yardım yapıldı.
E her şeyi de paraya bağlamamak gerek.
Anne ve babanın hiç mi suçu yok.
Allah’ım, vicdan denilen duygunun bu denli hızlı bizi terk etmiş olmasını aklım almıyor.
Memlekette, her hareketlerinden para kazandıkları halde, ‘yasadışı bahis’ işi ile de uğraşan iki adet ünlü (!) gözaltına alındığında, sanki misafirliğe götürülüyormuşlar gibiydiler. Ama korkunç bir şekilde 5 çocuğunu kaybetmiş bir babanın elleri kelepçeli cenazeye getirildi. (Namaz sırasında açıldı gerçi ama çok can yakıcıydı). Bu sosyal adaletsizlik bile, oturup milyar yıl düşünmemizi gerektirecek bir durum.
Emin olun memleketin birçok köşesinde yaşam koşulları böyle ve hatta daha kötü durumda olan aileler var. Her beldenin her belediyenin sınırları dahilinde.
Ama o belediyeler ve devletin muhatabı diğer kurumları, sosyal ve adil olmak adına böyle insanları bulup el uzatacağına konserler, ışıklandırmalar, konferanslar, paneller düzenleyip birilerini zengin ediyorlar.
E peki, hangi panel ve konser kaç çocuğun yaşam koşullarını düzeltir?
Kaç konferans ve ışıklandırma yıkılmak üzere olan hangi damın duvarına çare olacak?
Hiç biri!
Peki ya biz yurttaşlar?
“İşi geldiğinde komşusunun düğününü basabilen, herhangi birini bir örgütle ilişkilendirip şikayet edebilen, bu ev kokuyor mahallemizi kirletiyor diye fakirleri ötekileştirebilen bizler” böyle durumda olan insanları gerekli mercilere bildirmeyi aklımıza getirmeyiz de olay sonrası ah vah ederiz.
Çocukların namazını kıldıran imam “nasıl bilirdiniz” ve “haklarınızı helal eder misiniz” diye sormaması isabet olmuş.
Aksine, o çocuklar bize haklarını helal ederler mi bilemem!..