Kırk yıllık sigara tiryakisi, yirmi yıllık kalp hastası, ilaç bağımlısı kronik hasta pandemi döneminde yapılan aşı sonrası yaşamını yitiriyordu. Ve aşı yüzünden ölenler kervanına katılıyordu.

Bir yandan kronik hastalara aşı yapma önceliği, öte yandan aynı kronik hastaların ölüm riski, aşıya karşı gelişen tepkiyi besliyordu. 
Acaba aşı yapılması mı yanlıştı! 
Yoksa kişinin sağlık durumu değerlendirilmeden yapılması mı yanlıştı!
Belki oldukça nadir görülen aşı komplikasyonlarından biri gerçekleşmişti. 
Meselenin üzerinden böyle çok soru vardı. Mesele bu sorulara yanıt verebilmekti. Yanıt vermenin yanında çözüm üretmekti
Pandemi döneminde tüm bu ihtimal ve olabilirlikler tartışılmadı. Öncelikle artan ölümler, bu duygusal ortamda tartışmayı maalesef gölgeliyordu.  
Bilim insanları kendini ifade edecek bir ortam bulamadı. Bazısı süreçte yer almak için kendisini eleştirdiği sağlık bakanlığının bilim kurullarında buluverdi.  Ancak çok geçmeden ya istifa etti. Ya da istemese de sürecin bir parçası oldu. Her iki durumda da adları o kurullarda kaldı. (Şimdi onlar da orantısız olarak eleştiriden payını alıyor.)

Sonuçta kesin yargılarla aşının kendisi suçlandı. Yıllarca bağışıklama sahasında çalışmış, ter dökmüş bazı bilim insanları aşıları savunamaz hale geldi.
Esasen Covid aşıları pandemi sürecinde üretilen bir aşıydı. (En azından kamuoyuna böyle yansıtıldı.)
Bilgi kalabalıklığı, bilgi kirliliği derken, hekimler kendini komplo teorilerinin ortasında buluverdi. Zamanının büyük kısmını Covid hastalarıyla geçiren, Covide yakalanan, tanısını koydukları hastaları ile beraber yoğun bakımlarda yatan hekimlerin komplo teorilerine karşı söz söyleyecek takati yoktu. 
Aşının niteliği ve etkisi ortaya konulmadan yapılmasını eleştiren bilim insanları da oldu.
Buna rağmen azımsanmayacak bazısı aşı karşıtı cepheye geçti. Tıbbi deontoloji ve etiğe aykırı söz söylemenin ötesinde, bilime tam karşıt yerden aykırı söylem ve davranışlarda bulundular. Böylece sözlerinin dinlendiğini, fikirlerine kıymet verildiği sanısına kapıldılar.

Bu arada insanlar Covid’den  ölmeye devam ediyordu.
Yine komplikasyonların ne kadar zamanda takip edildiğine dair bulanık açıklamalar yapılması da aşı karşıtlarını cesaretlendirdi. 
Zaten süreç yeterince bulanmıştı ve yanlış olan birçok şey doğru gibi yaşatılıyordu.  
Böylece aşılara karşı bir güvensizlik oluştu. Halk bu süreçte hastalık ile ilgili söylenen her şeye kuşkulu yaklaştı. Covid bağışıklanması için aşılar ile ilgili çok sayıda olumsuz haber çıktı. Çok kişi aleyhte yazdı. Etkili de oldu.
Bugün aileler çocuklarına aşı yapmayı reddediyor. Diğer bir deyişle o sürecin etkisinde kalan yurttaşlar çocuklarına aşı yaptırtmıyor. Onları ikna etmeye çalışan hekimleri de tehdit etmekten geri durmuyor. Yurttaş memnuniyetini önemseyen bakanlık o yurttaşlarla çatışmaktan kurtulamıyor.
Çocuklar boğmacaya ve kızamığa yakalanıyor. 

Aşıları aile hekimleri takip ediyor. Denetimi bakanlık adına sağlık müdürlükleri yapıyor. Performans ve cezalandırma sistemiyle aşıların takibi yapılıyor.
Ancak bu sistemin yetmediğini bugünkü tabloda görebiliyoruz. 
Sağlık Bakanlığı disiplin yönetimiyle aile hekimlerine baskı uygulayarak aşı redlerini azaltmaya çalışıyor.
Bu yönetim şekliyle aşı redleri azalmaz, hatta çoğalır. 
Sağlık Bakanlığı pandemi döneminde aşılarla ilgili yönetimi hakkında mutlaka bir açıklama yapmalıdır. Aşı karşıtlığı ile ilgili açıklayıcı bir özeleştiri yapılmalıdır. 
Bugünlerde pandemi döneminde tıbbi etik kurallarını ihlal eden hekimlerin  soruşturulması ve cezalandırılması gerektiğini savunanlar var. Elbette soruşturma yapılmalıdır. Öncelikle pandemi süreciyle ilgili kapsayıcı araştırmalara ihtiyaç vardır. Önce sorun ortaya konmalı, sonra kasıtlı olarak katılan ve menfaat çıkaranlar ile sürece sürüklenenler ayırt edilmelidir.  

Soruşturma ve cezalandırmalardan bağımsız, bugün için aşılara karşı güveni sağlayacak çalışmalar önem kazanmaktadır.
Tabip Odaları ve sağlık iş kolundaki diğer örgütlerle işbirliği elzemdir. Onlarla çatışarak, onları görmezden gelerek yapılanların sonuçlarını yaşıyoruz.
Sosyal medyanın katkısı önemlidir. Pandemi döneminde sosyal medyanın  büyük kısmı bu soruna karşı duyarsız kaldı. Yine buradan hükümete eleştiri çıkar diye meseleye kayıtsız kaldı.
Ancak aşılanma zaten politik bir meseleye dönüşmüş. Ve o kadar eleştiriyi kabul etmek gerekiyor.
Son söz olarak “Haydi büyükler, çocuklarla birlikte aşıya” diyoruz.