Dünya’da, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiği günü anmak için, 10 Aralık “İnsan Hakları Ve Demokrasi Günü” olarak kutlanır.
Kutlamalar bir haftalık zamana yayılarak, çeşitli etkinlikler ve anmalar yapılır.
Kutlamalar ve anmalar biter bitmez, evli evine köylü köyüne misali acılar ve ötekileştirmeler devam.
Her bireyin doğuştan sahip olduğu bazı haklar ve özgürlükler vardır.
Tüm insanların, onur ve eşitlik temelinde yaşama hakları tartışılmaz bir durumdur. Ama günümüz dünyasında bu böyle midir? Maalesef ki hayır.
‘Medeni Dünya’ dediğimiz batılı ülkeler, bu konuda çok acılar yaşamış ve fakat gelinen süreçte çok mesafe de kaydetmişler.
İnsan hakları, demokrasi, eşitlik, ana dilde eğitim, yaşam hakkının kutsallığı, cinsel ve dinsel hürriyet ve doğuştan sahip olunan haklar konusunda çok kararlı ve ciddi oldukları bilinen bir gerçek.
Tabi o ülkelerde de, ekonomik eşitsizlik anlamında ciddi sıkıntılar var ama Ortadoğu başta olmak üzere diğer kıtalarda yaşananların yanında hiçbir şeydir.
Mesela yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında eşitlik ve ayrımcılığa karşı bir duruş var mı? Hayır!
İnsanlar ırk, renk ve cinsiyetleri konusunda olabildiğince ayrıma uğruyorlar. Bir ülkede ‘resmi ırkın’ dışında bir talepte bulunmak neredeyse ‘ihanetle’ özdeşleşiyor. Cinsiyet konusundaki ‘farklılıktan’ bahsetmek yer yer öldürülmeyi bile beraberinde getirebiliyor. Ve o coğrafya cehenneme dönüşebiliyor.
Ne olacak ki, tüm farklılıklarla aynı masada oturulsa? Başkasının sınırlarını bilerek kendi sınırları içinde yaşasa insanlar, ne olacak ki?
Mesela coğrafyamızda ‘düşünce ve din hürriyeti’ var mı? Hayır!
İnsanlar, (şiddete davetiye olmaması kaydıyla) düşüncelerini ifade ettikleri için, yıllarca (c)ezaevlerinde kalabiliyorlar. Dini özgürlüklerini yaşamak istediklerini beyan ettiklerinde, olmayacak zorluklarla karşılaşabiliyorlar. Bazı bölgelerde ölümle bile cezalandırılabiliyorlar.
Dileyen dilediğine inansın ve tapsın kime ne zararı olacak ki? Ya da var olanın dışında bir düşünceye sahip olsun diyene. Kırmadan ve şiddete meyletmeden dilediğini düşünsün düşündüğünü konuşsun ne zararı olacak ki?
Mesela coğrafyamızda ‘eğitim hakkından’ bahsetmek mümkün mü? Hayır!
İnsanların, doğuştan sahip oldukları haklarından biri de ‘ana dillerinde’ eğitim alabilmek. Bunun için korkmaya ve ötelemeyi gerektirecek bir tehlikenin olduğuna ikna olmanın gereksiz olduğu, medeni ülkelerden belli olabiliyor pek ala. Evet, neredeyse dünya tek dilliliğe gidiyor ama insanların ana dilleri varlıklarının sebeplerinin başında gelmektedir. O yüzden anadilinin korunması düşüncesi ile eğitim hakkının tanınması en doğal haktır.
Ne kadar çok dil bilinirse insanın dünyası o kadar genişler aslında. Ne diye insanları çok dil bilmekten ve anasının dilini öğrenmekten men ediyoruz ki? Bunun, kime ne faydası olacak?
Mesela coğrafyamızda ‘adalet ve hukukun korunması’ için çaba var mı? Hayır!
Adalet ve hukuk denilen muhteşem düşünceyi hayatlarına yerleştirmiş insanların-coğrafyaların ne kadar mutlu ve müreffeh olduklarını bilen biliyor. Ama bu iki hayati olgunun olmadığı yerlerde nelerin yaşandığını buraya yazmaktan bile utanç duyarım.
Dün başkasına lazım olan hukuk ve adaletin, kesinlikle hepimize bir gün lazım olacağını düşünemiyoruz mu? Adalet yerini bulsun da ne olursa olsun demek o kadar mı zor?
Sıralamaya çalıştığım bu başlıklar, beyannamenin 30 temel maddesinin birkaçı. Ama en hayati olanları sanırım.
Batı, bunların çoğuyla uzun süredir tanışık ama korku ve kaygının ‘muktedir edildiği’ Ortadoğu coğrafyasında bunlardan bahsetmek bile zorlu sonuçlarla karşı karşıya kalmayı beraberinde getirebiliyor.
Tabi, öve öve bitiremediğimiz kimi batılı mekanizmaların, birçok coğrafyaya ‘kaos’ ihraç ettikleri de var olan bir realite.
Ama insanlar ‘ihraç kaosların’ karşısında hukuk-adalet ve özgürlük’ ifadelerini yükselterek durabilirler. Hem de Çin Seddi kadar güçlü ve sarsılmaz şekilde.
Evet, ‘İnsan, Haklarıyla İnsandır’. Yoksa boş bir kalabalık topluluğu olur.
Ve, o ‘Haklardan’ kimse korkmamalıdır.
Mutlu ve Eşit ve Özgür ve Hukuk İçinde ve Demokrasinin muktedir olduğu her coğrafya dünyadaki cennet gibi olur.
Dünyayı tek renkle değil tüm ve çok renkle sevelim.
Dünya hepimize lazım
Hepimiz dünyaya …