Sokakların boş olacağı beklentisiyle sakince acil servise yöneliyor. Geç kaldın diye başlayan mesajları bitiremeden pandemi nöbetine aheste aheste yol alıyor. Ama sokaklar ve caddeler tıklım tıklım insanla dolu görünce afallıyor.

Kalabalık içinde yüz yüze geldiği önüne maskeli maskesiz herkese 
“Sokağa çıkma yasağı var. Neden dışarıdasınız!”
“Bizim iznimiz var!” diye koro şeklinde cevapla karşılaşıyor. 
Bu kadar izinli mühim şahıs arasında dikkatli yürümeye çalışırken karşısına maskesiz bir meslektaşı çıkıveriyor.
“Bari sen maske tak Ali. İnsanlar seni  örnek alsın.”
“Millete nasihat yapmaktan vazgeç!”
“Nasihat değil, mesleğimiz gereği bir hatırlatma.”
“Millet öyle bakmıyor. Hem sen bu kafayla bu devirde kesin dayak yersin Mehmed Ali. Her şeye burnunu sokma!”
Kendini meslekten ziyade milletin parçası addeden hekim arkadaşı şiddeti kanıksamış ki, burun farkından dayak yeme ihtimalini hatırlatıyor.
Acil girişinde daha önlüğünü giyememişken resüsitasyon odasında cpr yapan mesai arkadaşlarının telaşını izliyor
“Hocam güzellik merkezinde bir deneme daha yapmışlar”
“Ne denemesi?”
“Bir çok otun suyunu çıkarmışlar. Serum içinde vermişler.”
“Sonuç!”
“Sonuç vatandaş anaflaktik şokta!”
Ot serumu kurbanı vatandaş yoğun bakıma, kendisi de oldukça yoğun polikliniğe giriyor. Bir yandan kulakları salondaki televizyonda yeni pandemi haberlerinde. Ve “son dakika” olarak geçen bir haber
“Türk ışını mucizesi!. Hastalara uygulanan Türk ışını ile Covid salgını sona erecek!”
Özellikle pcr testi veren covid şüphelileri haberi pür dikkat dinliyor. Boğazdan numune alırken haberin heyecanını takip ediyor. Bir yandan gözü masadaki cep telefonunda. Önce tweeterda sonra kısa haber de, Tabip Odası açıklamasında: Popülist değil bilimsel yaklaşımla hareket edin. Bilimsel açıklama basına değil bilim ortamına yapılır…”
Haber kesiliyor. Yurdum insanı oldukça tepkili. 
“Yine hainliğe başladılar. Hükümetimiz covide çare bulmuş, onlar bilim falan diyor…” diye başlayan sayısız cümleden sonra tabip odası yöneticilerinin başına bir şey gelmesinden endişe duyuyor.
O arada ısrarla bir onunla konuşmak istiyor.
“Ben ot serumu yapılan kliniğin sahibiyim.”
“Ne kliniği “
“Biz çok sayıda hastamızı iyileştirdik. Açıklama yapabilirim. Bir vakada böyle oldu.”  
“Şunun formülünü bakanlığa verin. Serumları çoğaltsınlar belki covid tümden yok olur! Biz de nöbetlerde rahata ederiz.”
Kendini dinlenme diye kantine atıyor. Masada “kobaylarda bile denenmemiş yöntemler rahatlıkla covid  hastalarına uygulanıyor. Bu çok yanlış” gibi konuşmalara aldırmıyor. Çay bitmeden acile giriyor. Resüsitasyonda vücudu yanmış genç bir kadın. Yanında onları izleyen şık giyimli bir kadın. Ve arkasında bodyguard gibi duran iki öfkeli adam. 
“Hocam bir güzellik kliniği daha!” diyor çift maskeli acil hemşiresi.
“Bunda ne denemişler ?”
Damar yolu açılıp serum takılınca ayakta klinik sahibi genç patron sinirleniyor.
“Serum neden takıyorsun?”
“Yanık hasta. Sıvı kaybı vardı.”
Kadın zaten onu dinlemiyor. “hem hastayı niye böyle pansuman etmişsiniz.”
“İşimizi yapıyoruz hamfendi”
“Gören çocuğa bir şey oldu sanacak. Ticari itibarım sarsılacak...” gibi bir hekimin duymak istemediği onca cümleden sonra
“Böyle tedavi mi olur. Siz doktor musunuz? Hangi tıp fakültesinden mezun oldunuz… .” peşi sıra cümleler artıyor. Durum anlaşılıyor. Böyle devam ederse  o iki bodyguarddan dayak yeme ihtimali var. 

“Ben sizden daha fazla diploması arkasına sığındığınız meslektaşlarıma öfkeliyim. Yoksa insanların üzerinde böyle metotlar deneyemezdiniz.”
O hasta yoğun bakıma kendisi kantine kaçıveriyor. Kantinde yine Covid deneyleri konuşuluyor. Çalışmaktan gözleri şişen, sürekli öksüren, yorgun hekimler dertleşiyor. 
“Covid hastalarına mı bakacaz… Yoksa deneme tahtasına dönen ne olduğu belirsiz yerlerin vakalarına mı bakacaz… Hiçbir eğitimi olmayan adamın biri  kadının sırtını hacamat yapmış. Sırtı apse olmuş. Ondan değil gelip benden hesap soruyor. Adam hiçbir hesap vermeden para kazansın ben de hakarete uğrayayım…!   
Ve yıllar sonra pandemi döneminde covid deneyleri konuşulmaya başlanıyor. Deneyler olduğu dönem tabip odası açıklamasını hatırlıyor. Tabip odasına basında uygulanan mobbingi hatırlıyor. Bilim insanlarına yapılan baskıyı hatırlıyor. Sonra sırra kadem basan o meşhur deneyi hatırlıyor. Bilimdışı onca açıklama ve uygulamayı hatırlıyor. Aşı düşmanlığını hatırlıyor. Kontrolsüz merkezler de bilim dışı uygulamaları düşünüyor.    
Hatırladığı çok şey var. Ama toplumun da unuttuğu çok şey var. 
Şimdilik iyi ki Tabip Odaları var diyor. İyi ki hala mesleğine sadık hekimler var.